Hukuk, bireylerin toplumsal ilişkilerini yönelik düzenlemeler gerçekleştirmek suretiyle barış ve huzur dolu bir yaşam ortamı sağlamayı amaç edinirken; alt dallarından birisi olan sağlık hukuku ise sağlık alanındaki toplum ilişkilerini ve bu ilişkilerin temelini teşkil eden davranış ve koşullara yönelerek düzenlemeler hayata geçirir. Sağlık çalışanlarının istikrarlı ve uyum içinde çalışmasını sağlamanın yanı sıra, bireylerin sağlık hizmetlerine adil ve eşit şekilde erişmesini esas alan kurallar inşa eder.
Randevu Alın
Sağlık Hukuku Hakkında Yazılarımız
SAĞLIK HUKUKU NEDİR? TANIMI VE KAPSAMI
Sağlık hukuku, bireylerin hak ve yükümlülüklerini gözeterek sağlık hizmetlerinin düzenlenmesi, sunumu ve denetiminin gerçekleştirmesini amaç edinen bir hukuk dalıdır. Hasta ve sağlık personelleri arasındaki dengeyi saptarken; sağlık hizmetlerinin etik, hukuka ve ahlaka uygun şekilde yürütülmesini amaçlamaktadır.
Bu kapsamda sağlık hukuku; hasta hakları, hekim ve sağlık çalışanlarının yükümlülükleri ve bunlara karşı olası bir ihlal durumunda bazı tazminat ve cezai sorumluılukları düzenleyerek başlı başına bir hukuk dalı olma özelliği taşımaktadır.
Türk hukuku açısından sağlık hukuku, hem mevzuat hem de uluslararası belgelerle düzenlenmektedir. Örnek vermek gerekise:
- Anayasa’nın 17. Maddesi yaşama, maddi ve manevi varlığı koruma hakkını ifade ederken; 56. maddesi herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını garanti eder.
- Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 25. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesi yine yaşama hakkını düzenler.
Mevzuatın yanı sıra bazı yönetmeliklerden de bahsedilebilir. Örneğin; Hasta Hakları Yönetmeliği, Özel Hastaneler Yönetmeliği, Aydınlatılmış Onam Yönetmeliği vb.
Sağlık hukuku, bireylerin temel insan haklarından biri olan sağlık hakkını güvence almayı hedeflerken; sağlık çalışanlarının mesleki faaliyetlerini etik ve hukuki bir çerçevede yürütmesini amaç edinir. Mevzuat ve içtihatlar, hasta ve hekim arasındaki dengeyi kurarken, tarafların hak ve yükümlülüklerini onlara bildirmektedir.
SAĞLIK HUKUKUNUN TEMEL İLKELERİ NELERDİR?
Sağlık hukuku bireylerin (hastaların) sağlık hizmetlerinden adil ve etik ilkelere uygun bir şekilde faydalanmasını sağlamak amacıyla oluşturulmuştur. Bu temel ilkeler arasında şunlar sayılabilir:
- Hastanın özerkliği ve rızası,
- Hastanın yararına hareket etme yükümlülüğü,
- Hastanın mahremiyet ve gizliliği,
- Hastaya zarar vermeme yükümlülüğü
- Hastayı bilgilendirme ve onam alma yükümlülüğü,
- Hastaya karşı dikkat ve özen yükümlülüğü.
Tüm bu ilkeler; hastaların onuruna saygı, adil bir muamele hakkı gibi değerleri nedeniyle benimsenmiş ilkelerdir.
SAĞLIK HUKUKUNDA HASTA HAKLARI
Hasta hakları, bireylerin sağlık hizmetlerinden en iyi şekilde yararlanmasını sağlamayı hedefler. Türk hukukunda bu haklar, Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 4. maddesinde düzenlenmiş olup, sağlık hizmetlerinden yararlanma ihtiyacı olan herkesin sırf insan olmaları nedeniyle sahip olduğu haklar olarak tanımlanmıştır. Bu haklar, bireylerin sağlık hizmetlerine erişiminden tedavi süreçlerindeki koruma ve iyileştirmeye kadar geniş bir kapsamda düzenlenmiştir.
Sağlık hakkı, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi gibi uluslararası metinlerde temel bir insan hakkı olarak tanınmış ve Anayasa’nın 17. maddesi ile güvence altına alınmıştır.
Bu kapsamda hasta hakları;
- Sağlık hizmetlerinden faydalanma hakkı,
- Sağlık kuruluşunu seçme ve değiştirme hakkı,
- Sağlık durumu ile ilgili bilgi alma hakkı,
- Bilgi isteme hakkı,
- Personeli tanıma, seçme ve değerlendirme hakkı,
- Tıbbi gereklere uygun teşhis, tedavi ve bakım isteme hakkı,
- Teşhis ve tedavi kapsamında özel yaşama saygı, gizlilik ve mahremiyet hakkı,
- Tıbbi müdahalenin rızaya dayalı gerçekleşmesi hakkı,
- Tedaviyi kabul etmeme veya devam eden tedaviyi durdurma hakkı,
olarak sıralanabilir.
HEKİMLERİN HUKUKİ SORUMLULUKLARI VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ
Sağlık hukuku kapsamında hekimlerin hukuki sorumlulukları ve yükümlülükleri esasında hasta haklarını da ifade eder. Hekimin hukuki anlamda sorumluluğundan bahsedebilmemiz için bu hakların ihlali söz konusu olmalıdır.
Bu kapsamda hekimlerin;
- Hekimlik mesleğine uygun davranma yükümlülüğü,
- Hasta haklarına özen gösterme yükümlülüğü,
- İnsan yaşamını koruma yükümlülüğü,
- Şahsi edim yükümlülüğü,
- Teşhis koyma yükümlülüğü,
- Gerekli dikkat ve özeni gösterme yükümlülüğü,
- Uygun tedaviyi saptama yükümlülüğü,
- Malpraktisten kaçınma yükümlülüğü,
- Sadakat ve gizlilik yükümlülüğü,
- Hastanın iyiliğini gözetme yükümlülüğü,
- Hastanın rızasını alma ve hastayı aydınlatma yükümlülüğü
gibi sorumlulukları olduğundan bahsedebiliriz.
TIBBİ MÜDAHALE VE BİLGİLENDİRİLMİŞ ONAM
Tıbbi müdahale, sağlık personellerinin hastanın sağlık durumunu teşhis ve tedaviye ilişkin gerçekleştirdiği her türlü girişime denir. Tıbbi müdahale, teşhis ve tedaviyi gerçekleştirebilecek bilgi ve beceriye sahip kişi tarafından gerçekleştirilmelidir. Meşru bir amaca yönelik olmalı ve tıp biliminin gereklerine uygun olmalıdır. Hastanın yararına yönelik olmalıdır.
Tıbbi müdahale hakkında hasta önceden bilgilendirilmeli ve hastanın rızası alınmalıdır. Hastanın rızasına almaya ilişkin yapılan bu sürece bilgilendirilmiş onam adı verilmektedir. Hastanın teşhis neticesinde uygulanması belirlenen tıbbi müdahaleyi özgür iradesiyle kabul etmesi sürecini ihtiva eder. Bilgilendirilmiş onam, söz konusu fiziki müdahaleyi hukuka uygun bir hale getirir. Bu da sağlık personellerinin, hastaya karşı sahip olduğu hukuki ve cezai sorumluluğu açısından önem arz eder. Bilgilendirilmiş onamın hukuki dayanağına Hasta Hakları Yönetmeliği, Türk Medeni Kanunu ve Türk Ceza Kanunu gibi çeşitli yasal düzenlemelerde karşılaşabiliyoruz. Bilgilendirilmiş onam aynı zamanda etik ilkeler gereği sağlık personelinin öncelikli görevidir.
MALPRAKTİS NEDİR? SAĞLIK HUKUKU KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
Malpraktis, tıbbi uygulamalar esnasında sağlık çalışanlarının bilgi eksikliği, deneyimsizlik veya dikkatsizliği nedeniyle hasta üzerinde zarar meydana getirmesi sonucu ortaya çıkan hatalı davranışlar bütünü ifade eder.
Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’na göre, bu durum “bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik sebebiyle hastanın zarar görmesi” şeklinde ifade edilir.
Yargıtay kararlarına göre ise tıbbi standartlara uygun olmayan teşhis veya tedavi, özen eksikliği ya da tedaviden kaçınma gibi durumlar malpraktis kapsamında değerlendirilir.
Malpraktis, yalnızca hekim hatalarından değil; olumsuz çalışma koşulları, ekipman yetersizliği veya ekip kusurlarından da ileri gelebilir. Bu nedenle, kusur tespitinde tüm bu faktörler dikkate alınmalıdır. Sağlık personelinin, tedavi ve teşhis süreçlerinde mesleki yükümlülükler ve tıbbi standartlara uygun hareket etmesi gerekir. Tıbbi standart ise, “benzer koşullardaki ortalama bir hekimin göstereceği performans” olarak tanımlanır ve somut olayın koşullarına göre değişebilir.
Malpraktis davalarına ilişkin bilgiye ulaşmak için konuya yönelen ilgili yazımızı inceleyebilirsiniz.
SAĞLIK HUKUKUNDA TAZMİNAT DAVALARI
Hukuka uygun bir tıbbi müdahale bazı temel kriterlerce saptanır. Bunlar; müdahalenin ehil bir sağlık personeli tarafından yapılması, müdahale öncesi hastanın sürece ilişkin aydınlatılmış rızasının alınması, müdahalenin meşru bir amaca yönelik olması ve tıp biliminin standartlarına uygun şekilde gerçekleştirilmesi olarak sıralanabilir. Bu kriterlerden herhangi birinin eksikliği, tıbbi müdahaleyi hukuka aykırı hale getirir ve kişilik haklarının ihlali anlamına gelir.
Hasta-hekim ilişkisi, hukuki sorumluluğun tespitinde önem arz eder. Eğer hasta ile hekimin aralarında bir sözleşme ilişkisi varsa, bu ilişki sözleşmeden doğan yükümlülükler kapsamında değerlendirilir. Ancak sözleşme ilişkisi söz konusu değilse ve vekâletsiz iş görme hükümleri uygulanamıyorsa, hekimin sorumluluğu genellikle Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi kapsamında haksız fiil hükümlerine dayanmak suretiyle değerlendirilir. Bu durumda, hekimin kusuru veya hukuka aykırı bir eylemi sonucunda hastaya zarar vermesi halinde, hekimin bu zararı gidermesi gerekmektedir.
Yargıtay kararlarına göre, kamu ve özel hastanelerde çalışan hekimlerle hasta arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığı durumlarda haksız fiil sorumluluğu esas alınır. Ancak kamu kurumlarında çalışan hekimlerin görev kusurlarından kaynaklanan zararlar için, Anayasa’nın 129. maddesi uyarınca tazminat davası doğrudan hekime açılamaz. Bu davalar, hekimin çalıştığı kamu kurumuna karşı açılır. İlgili kamu kurumu, hekimin kusurundan kaynaklı zarar sonucu ödediği tazminat tutarı için hekime rücu etme hakkına sahiptir. Anayasa’nın 40/3 maddesi ve Hasta Hakları Yönetmeliği gibi düzenlemeler, hasta haklarının korunması ve zarar gören hastaların maddi-manevi tazminat talep edebilmesi için yasal çerçeve sağlar. Hasta ölümü durumunda, tazminat davası mirasçılar, yakınlar veya destekten yoksun kalan kişiler tarafından açılabilir. Tazminat davasının kime karşı açılacağı, hekimin çalıştığı kurumun kamu ya da özel sektör olmasına göre değişkenlik gösterebilir.
HEKİM HATALARINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
Hekim hatalarında görevli ve yetkili mahkemeler, hekimin özel hastane veya kamu kurumunda faaliyet göstermesine bağlı olarak iki başlık altında değerlendirilir.
- Özel Sektörde Çalışan Hekimler
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, hekim-hasta ilişkisini vekâlet veya eser sözleşmesi kapsamında bir tüketici işlemi olarak tanımlar. Bu nedenle, özel hastanelerde çalışan ya da bağımsız çalışan hekimlerin müdahalelerinden doğan zararların tazmini için açılan davalar Tüketici Mahkemelerince tarafından görülür.
İlgili kanunun yürürlüğe girdiği 28 Mayıs 2014 tarihinden önce açılan davalar için Yargıtay, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu belirtmiştir.
- Kamu Kurumlarında Çalışan Hekimler
Kamu kurumlarında görev yapan hekimlerin görev kusurlarından kaynaklanan tazminat davaları, idari yargının görev alanına girer. Anayasa’nın 129. maddesi gereği, hekimlerin kamu görevi sırasında işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları doğrudan hekime açılamaz. Dava, hekimin çalıştığı kamu kurumuna karşı açılmalıdır. Kamuya yönelik bu davalar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu kapsamında yürütülür.
Zararın öğrenilmesinden itibaren 1 yıl, her halükârda 5 yıl içinde önce idareye başvuru yapılmalıdır. İdare, başvuruya 60 gün içinde yanıt vermezse ya da başvuruyu reddederse, bu süre sonunda tam yargı davası açılabilir.
Haksız fiilden kaynaklanan davalar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca haksız fiilin işlendiği yer, zararın meydana geldiği yer veya zarar görenin yerleşim yerindeki mahkeme yetkili mahkemedir.
Sözleşmeden doğan davalar için yine aynı kanun uyarınca dava, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde açılabilir.
SAĞLIK ÇALIŞANLARININ CEZAİ SORUMLULUĞU
Sağlık çalışanlarının cezai sorumluluğu, mesleki faaliyetlerini icra ederken dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmaları suretiyle bir kişinin sağlığına yönelik zarar ortaya çıkarmaları durumunda gündeme gelir.
Sağlık çalışanının cezai sorumluluğu kusur veya ihmallerine bağlıdır. Kusur, mesleği gerekliliklere aykırı davranma olarak kendini gösterir. Cezai sorumluluğu kapsamında bazı suçlar ele alınabilir:
- Taksirle öldürme veya yaralama,
- Görevi kötüye kullanma, kasti olarak yanlış teşhis veya tedavi (malpraktis) uygulama olarak meydana gelebilir.
- İzinsiz müdahale, hastanın rızasına dayanmadan gerçekleşen tıbbi müdahaleler olarak karşımıza çıkabilir.
- Belgede sahtecilik, tıbbi rapor ve belgeler tahrifat olarak kendini gösterebilir.
Sağlık çalışanlarının cezai sorumluluğu, hastaların yaşam ve sağlık hakkının korunmasını sağlama amacı taşır. Bu sorumluluk, Türk Ceza Kanunu çerçevesinde değerlendirilir ve bazı özel düzenlemelerle şekillenir.
TIBBİ MÜDAHALE SONUCUNDA YAŞANAN ZARAR VE TAZMİNAT TALEBİ
Tıbbi müdahale sonucu ortaya çıkan zarar ve tazminat talebi, müdahaleler sırasında, özen eksikliği, ihmal veya hata sonucu bir zarar meydana gelmesiyle gündeme gelebilir. Zarar kapsamında hasta ve hasta yakınlarının tazminat talebinde bulunma hakkı doğar.
Yaşanan zarar kapsamında bazı hukuki sorumluluk türlerinde bahsedilebilir:
- Haksız Fiil Sorumluluğu
Türk Borçlar Kanunu 49. maddesi uyarınca, sağlık çalışanının kusuru nedeniyle hastada fiziksel, ruhsal veya ekonomik zarar meydana gelmesi sonucu bu zararın tazmini hususunda bu maddeye dayanarak zararın tazmini istenebilir.
- Sözleşmeye Dayalı Sorumluluk
Özel hastaneler veya bağımsız çalışan hekimlerle yapılan hizmet sözleşmelerinde, hekim yükümlülüklerini ihlal ederse sözleşmeye dayalı sorumluluk kapsamında tazminat talep edilebilir.
- İdarenin Sorumluluğu
Kamu hastanelerinde meydana gelen zararlar için hekimin değil, idarenin sorumluluğundan bahsedilir. Doğrudan hekime dava açılamaz, ancak zararların tazmini hekime rücu eder.
SAĞLIK HUKUKUNDA İDARİ SORUŞTURMA SÜRECİ
İdari soruşturma, kamu görevlisi olarak sağlık çalışanı görevini yürüten kişilerin işledikleri iddia edilen hukuka aykırı eylemlerin araştırılması ve gerekli yaptırımların belirlenmesi amacıyla yürütülen bir süreci ifade eder. Soruşturma süreci; şikayet üzerine, resen inceleme usulüyle yahut ceza soruşturması esnasında olaya ilişkin idari bir boyutun tespiti suretiyle gerçekleşebilir.
Öncelikle bir ön inceleme aşaması başlatılır. Görevlendirilen kişi olaya ilişkin ilgili belgeleri toplar ve tanık ifadelerini alır, olayı belgeler. Hakkında idari soruşturma yürütülen sağlık çalışanına da kendisini savunma hakkı tanınır. Ardından idari soruşturma aşamasına geçilir. Söz konusu hukuka aykırılık ile zarar arasındaki illiyet bağı tespit edilmeye çalışır, şayet edilebilirse, meydana gelen zararın niteliği saptanır. İlgili disiplin mevzuatı çerçevesinde personeş hakkında uygun yaptırım kararı alınır. Hakkında yaptırım kararı verilen çalışanın itiraz hakkı saklıdır. İdari soruşturma sürecinin kamu görevlisine karşı olması durumunda başvuru idareye yapılır. Kusur saptanırsa zarar, idare tarafından memura rücu eder.
Önemle belirtilmelidir ki; idare, kamu hizmeti ile doğrudan bağlantılı zararların tazmini ile yükümlüdür. Zarar, özel sektöre ait bir sağlık kuruluşunun hizmetinden kaynaklanıyorsa idare, yalnızca denetim eksikliği bulunması kapsamında sorumlu tutulabilir.
SAĞLIK HUKUKU AVUKATI OLARAK VERDİĞİMİZ HİZMETLER
- Tıbbi malpraktis davalarında hukuki danışmanlık,
- İdari soruşturmalarda temsil,
- Rücu davalarında destek,
- Hekim meslek hakkı ihlallerinde hukuki danışmanlık ve hak arama takibi,
- Hastaya yönelik ihlal durumunda tazminat istemleri
- hizmetler verilebilmektedir.
SIKÇA SORULAN SORULAR
Sağlık hukuku neleri kapsar?
Sağlık hukuku; hasta hakları, hekim ve sağlık çalışanlarının sorumlulukları, malpraktis, tıbbi müdahale süreçleri ile sağlık hizmetlerinden doğan uyuşmazlıkları kapsar. Aynı zamanda sağlık hizmetleriyle ilgili sözleşmeler, idari işlemler ve etik kurallar da bu alanın içindedir.
Malpraktis nedir?
Malpraktis, bir sağlık çalışanının tıbbi standartlara uygun olmayan bir uygulaması sonucunda hastaya zarar vermesi sonucu gündeme gelir. Bu durum ihmal, bilgisizlik veya dikkatsizlikten kaynaklanabilir ve hukuki sorumluluğa yol açar.
Tıbbi hata türleri nelerdir?
Tıbbi hata türlerine; teşhis hataları, tedavi hataları, cerrahi hatalar ve bilgilendirme hataları girebilir.
Komplikasyon nedir tıpta?
Komplikasyon, tıbbi müdahale esnasında tüm önlemler alınmış olmasına rağmen hastada beklenmedik bir şekilde meydana gelen olumsuz durumdur. Komplikasyonlar genellikle malpraktisten farklıdır ve hekimin kusuru olmaksızın gerçekleşir.
Hastaneye hangi durumlarda dava açılır?
Hastanelerin hukuki sorumluluğu; yanlış teşhis ve tedavi nedeniyle zararın ortaya çıkması, tıbbi standartlara uygun olmayan cerrahi müdahaleler, sağlık personelinin ihmali veya dikkatsizliği sonucu ortaya zarar çıkması, hasta haklarının ihlali gibi konular dahilinde gündeme gelebilir.
Malpraktis davaları kaç yıl sürer?
Malpraktis davalarının süresi somut olaya göre değişmekle beraber, genellikle 2 ila 5 yıl arasında sonuçlanabilir.
Sağlık avukatı nedir?
Sağlık avukatı, sağlık hukuku alanında uzmanlaşmış; hasta, hekim veya sağlık kurumlarının hukuki uyuşmazlıklarında temsil ve danışmanlık sunan avukatlardır.
Doktor ve hekim avukatı nedir?
Doktor veya hekim avukatı, sağlık çalışanlarının tıbbi hata, malpraktis, idari soruşturma veya meslekten kaynaklanan hukuki sorunlarına karşı temsilci görevi üstlenen kimsedir.
Doktor hangi mahkemeye şikayet edilir?
Özel hastanelerde görev ifa eden doktolar tüketici mahkemesine, kamu hastanelerinde çalışna doktorlar idare mahkemesine; cezai sorumluluk gerektiren durumlarda ise ceza mahkemesi davaya bakmaya yetkili ve görevli mahkemedir.
Hekim hatası nedir?
Hekim hatası, bir doktorun bilgi, beceri veya özen eksikliği nedeniyle standart tıbbi uygulamalara aykırı şekilde hareket etmesi ve bu nedenle hastaya zarar vermesidir.
Malpraktis örnekleri nelerdir?
- Yanlış teşhis
- Geç teşhis
- Yetersiz cerrahi müdahale
- Ameliyat sırasında yanlış organın alınması
- Yanlış ilacın reçete edilmesi
- Alerjisi olan hastaya uygun olmayan tedavi uygulanması veya ilaç verilmesi
- Doğum sırasında ihmaller nedeniyle anne veya bebeğin zarar görmesi
- sayılabilir.