Ceza HukukuPOLİSİN SİLAH KULLANMA YETKİSİ VE SINIRLARI-PVSK 16

Polisin silah kullanma yetkisi, polisin belirli durumlarda kamu güvenliğini sağlamak, suçları önlemek ve suçluları yakalamak amacıyla silah kullanma yetkisidir. Polis, kamu ve toplum düzeninin koruma amacıyla bireylerin hak ve özgürlüklerini doğrudan kısıtlama yetkilerine sahiptir. Bu yetkilerden biri olan polisin silah kullanma yetkisi, bireylerin yaşam hakkıyla doğrudan ilintili olması nedeni ile uluslararası sözleşmelerde, Anayasada ve ulusal mevzuatta düzenleme alanı bulan bir yetkidir. Polisin silah kullanma yetkisinin bireylerin en temel hakkı olan yaşam hakkına doğrudan müdahale etmesi nedeniyle bu yetkinin ne zaman ortaya çıkabileceği ve sınırlarının ne olduğunun net bir şekilde belirlenmesi ve bu çerçevede doğru anlaşılabilmesi bireylerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alma açısından büyük bir gerekliliktir.

Polisin silah kullanma yetkisinin kapsamı ve sınırları, polisin silah kullanma yetkisinin kullanırken dikkat etmesi gereken ilkeler ve şartlar, bu yazıda detaylıca incelenmektedir.

POLİSİN SİLAH KULLANMA YETKİSİ NEDİR?

Polisin silah kullanma yetkisi, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 16. maddesi ile düzenlenmiştir. Polisin silah kullanma yetkisi, polisin belirli durumlarda kamu güvenliğini sağlamak, suçları önlemek ve suçluları yakalamak amacıyla silah kullanma yetkisidir. Ancak polisin silah kullanma yetkisi, polise sınırsız bir güç tanımamaktadır ve bu yetkinin doğabilmesi için belirli koşulların sağlanması gerekmektedir. Polisin silah kullanma yetkisi zorunlu durumlarda devreye girmesi gereken sıkı kurallara tabi bir yetkidir. Bu yetkinin temelinde orantılılık ve gereklilik ilkeleri yer almaktadır. Orantılılık ilkesi, polisin karşılaştığı tehdidin mahiyetine uygun şekilde silah kullanması koşulunu ifade etmektedir. Gereklilik ilkesi ise silahın, ancak başka yöntemlerin etkisiz kaldığı ya da tehdidin anında bertaraf edilmesinin zorunlu olduğu hallerde kullanılmasını ifade etmektedir.

Polisin silah kullanma yetkisi, bireylerin temel hak ve özgürlükleriyle olan doğrudan ilişkisi sebebiyle hem uluslararası hem de ulusal mevzuatta ele alınan, sınırları çizilen bir yetkidir. Dolayısıyla polisin silah kullanımı keyfi ya da rastgele değil, hukukun belirlediği sınırlar ve gerekçeler çerçevesinde gerçekleşmektedir. Aksi takdirde, polis tarafından yapılan orantısız veya hukuka aykırı, gerekçesiz silah kullanımı, insan hakları ihlali olarak değerlendirilmektedir.

POLİSİN SİLAH KULLANMA YETKİSİ VE SINIRLARI-PVSK 16

POLİSİN SİLAH KULLANMA YETKİSİ VE SINIRLARI-PVSK 16

POLİS HANGİ DURUMLARDA SİLAH KULLANABİLİR?

2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 16 maddesi, polisin zor kullanma yetkisini düzenlemektedir. Bu madde kapsamında polisin silah kullanma yetkisi, zor kullanma yetkisinin bir uzantısı olabileceği gibi meşru savunma hakkının kullanılması veya suçluyu yakalama amacıyla silah kullanılması olarak üç şekilde ortaya çıkabilmektedir.

PVSK m. 16 hükmüne göre, görevini yerine getirirken bir direnişle karşılaşan polis, bu direnişi kırmak amacıyla zor kullanmaya yetkisine sahiptir. Ancak bu zor kullanma, ölçülü olmak zorundadır. Buna göre, zor kullanma ilk önce bedeni kuvvet şeklinde ortaya çıkmalıdır. Bedeni kuvvetin yetmediği durumlarda maddi güç kullanılabilir. Maddi güç; kelepçe, göz yaşartıcı gaz, cop vb. araçları ifade etmektedir. Ancak direnişin kırılması bakımından maddi gücün de yetersiz kalması durumunda polis, silah kullanabilir. Bu bakımdan polis, görevini yerine getirirken bir direnişle karşılaşması durumunda sırasıyla bedeni kuvvet, maddi güç ve silah şeklinde ortaya çıkan zor kullanma yetkisine sahiptir.

Ancak bu üç zor kullanma yetkisi, kullanıldıkları zaman, direnişe karşı ölçülü bir şekilde kullanılmak zorundadır. Kullanılacak kuvvetin derecesi, saldırının veya direnişin derecesine göre artırılmalıdır. Polisin silah kullanma yetkisi, yakalama görevini yerine getirirken de ortaya çıkabilmektedir. Polis; hakkında yakalama, tutuklama, gözaltına alma veya zorla getirtme kararı bulunan kişileri, veya suçüstü halinde şüpheliyi yakalama amacıyla silah kullanma yetkisine sahiptir.

Polis, zor kullanmaya ilişkin şartlara bağlı olmaksızın meşru savunma hakkını kullanırken de silah kullanma yetkisine sahip olup, bu yetki Türk Ceza Kanunu’nun meşru savunmaya ilişkin hükümlerine göre değerlendirilmektedir.

Dolayısıyla polisin silah kullanması, üç durumda ortaya çıkmaktadır:

  1. Görevini ifa ettiği sırada karşılaştığı bir direnişe karşı,
  2. Meşru savunma hakkı kapsamında kendisine veya başkalarına karşı yönelen bir saldırıyla karşı,
  3. Yakalanması gereken kişinin yakalanması amacıyla yakalanacak olan kişiye karşı

polisin silah kullanma yetkisi mevcuttur.

POLİSİN SİLAH KULLANMA YETKİSİ VE MEŞRU SAVUNMA

Meşru savunma hakkı, kişinin kendisine veya başkasına ait bir hakka yönelik gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı kesin olan haksız bir saldırıyı, hal ve koşullara göre orantılı bir şekilde bertaraf etme hakkıdır. Meşru savunma hakkının kullanılması bir hukuka uygunluk sebebidir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m. 223 hükmüne göre, fiilin işlenmesinde bir hukuka uygunluk sebebinin bulunması halinde faile ceza verilmemesi gerekmektedir. Bu kapsamda, meşru savunma hakkını kullanan kişiye ceza verilmez. Meşru savunma hakkı, herkesin sahip olduğu bir haktır. Meşru savunma hakkının kullanılması bakımından polisin de toplumun geri kalanından herhangi bir farkı bulunmamaktadır.

Bu nedenle polisin silah kullanma yetkisi kapsamında da meşru savunma hakkının kullanılması yer almaktadır. Polis, meşru savunma kapsamında silah kullanırken, zor kullanmaya ilişkin diğer şartlarla bağlı olmamaktadır. Bu nedenle meşru savunmanın söz konusu olduğu durumlarda polisin zor ve silah kullanmasını düzenleyen hükümlerine göre değil, doğrudan Türk Ceza Kanunu’nun meşru savunmaya ilişkin hükümlerine göre değerlendirme yapılmaktadır. Polisin silah kullanmasının sınırı, bu nedenle Türk Ceza Kanunu m.25 hükmüne göre belirlenmektedir.

Polis, kendisine veya başkalarına karşı saldırıda bulunan veya saldırıya teşebbüs edenlere karşı, saldırıyı etkisiz kılmak amacıyla orantılı bir şekilde silah kullanabilmektedir. Örneğin; bir rehinenin kurtarılması amacıyla, başka herhangi bir kurtarma imkânının bulunmadığı hallerde, polisin rehineyi kurtaracak ölçüde faile yönelik olarak ateş açması, başkasına yönelik saldırıyı bertaraf etme niteliğinde olduğu için meşru savunma kapsamında değerlendirilecektir.

Buna göre polisin meşru savunma hakkı kapsamında silah kullanabilmesi için gerekli şartlar şunlardır:

  1. Halen var olan, olması veya tekrarlanması muhakkak olan bir saldırı mevcut olmalıdır.
  2. Saldırı haksız, hukuka aykırı bir saldırı olmalıdır.
  3. Saldırı, polisin veya bir başkasının hakkına yönelmiş olmalıdır.
  4. Saldırıyı etkisiz hale getirmek için başka bir yöntem olmamalı veya işe yaramamalıdır.
  5. Saldırının doğası gereği meşru savunma yapmaya uygun olması gerekmektedir. Örneğin hakaret suçu gibi haksız saldırılar meşru savunmanın dışına kalmaktadır.

Bu şartların sağlanması durumunda polis, meşru savunma amacıyla silah kullanabilecektir. Ancak silah kullanımı, saldırı ile orantılı olmak, saldırıyı sona erdirmeye elverişli ve gerekli olmak zorundadır. Bu nedenle saldırıda bulunan kişinin doğrudan yaşam fonksiyonlarını sona erdirmeye veya ciddi bir tehlikeye sokmaya yönelik bir silah kullanımı değil, saldırıda bulunan kişiyi engellemeye yönelik bir silah kullanımı söz konusu olmalıdır. Örneğin, her somut olayın şartlarının kendine özgü olmasının dışında, rehineyi kurtarmak amacıyla saldırıda bulunan kişinin doğrudan kalbine ateş edilmesi orantısız olması nedeniyle hukuka aykırı olabilecekken eğer elverişli ise, saldırganın eline ateş etmek meşru savunma kapsamında değerlendirilebilecektir.

POLİSİN SİLAH KULLANMA YETKİSİNDE İHTAR VE İKAZ ŞARTI

Polisin silah kullanma yetkisi belirli şartlara bağlanmıştır. Polis silah kullanma yetkisi kapsamında iki durumda öncelikle kendilerine karşı silah kullanacağı kişi veya kişilere karşı ihtarda bulunmak zorundadır. Polis, zor kullanma yetkisi kapsamında silah kullanmadan önce, direnişte bulunan kişilere karşı direnişe devam etmeleri halinde zor kullanacağı konusunda ihtarda bulunmak zorundadır. Buna rağmen direnişin devam etmesi durumunda zor kullanabilecektir.

Şayet durumun mahiyetine göre ihtarda bulunmadan da polis, zor kullanma yetkisini kullanabilecektir. Bununla birlikte polis; hakkında tutuklama, yakalama, zorla getirmek veya gözaltına alınma kararı alınmış olan kişileri veya suçüstü halinde şüpheliyi yakalama durumlarında silah kullanmadan önce kişiye “dur” çağrısında bulunmak zorundadır.  “Dur” çağrısının kişinin duyabileceği bir şekilde yapılması gerekmektedir. Kişi, bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam ederse, polis önce uyarı amacıyla silahla ateş etmelidir. Uyarı ateşine rağmen kişinin kaçmaya devam etmesi durumunda ise polisin silah kullanma yetkisi doğacaktır.

POLİSİN SİLAH KULLANMA YETKİSİ VE SINIRLARI-PVSK 16

POLİSİN SİLAH KULLANMA YETKİSİ VE SINIRLARI-PVSK 16

KOLLUK KUVVETLERİNİN SİLAH KULLANMA YETKİSİNİN KANUNİ DAYANAĞI

Diğer kolluk kuvvetlerinin ve polisin silah kullanma yetkisi, başta Anayasa olmak üzere, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve diğer ilgili yasalarla düzenlenmiştir.

Anayasa

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 17. maddesi; meşru savunma hakkının kullanılması, yakalama veya tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, şüphelinin veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, direnişin bastırılması veya olağanüstü hallerde, yetkili kolluk görevlisinin belirli durumlarda silah kullanması sonucunda meydana gelen öldürme fiilini, yaşam hakkına aykırı bir fiil olarak görmemiştir.

2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu

2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 16. maddesinde, polisin zor ve silah kullanma yetkisi düzenlenmektedir. Bu hükme göre üç durumda polisin silah kullanması hukuka uygundur:

  1. Görevi ifa sırasında karşılaştığı bir saldırıyı bertaraf etmek amacıyla
  2. Meşru savunma hakkının kullanılması amacıyla
  3. Hakkında yakalama, gözaltına alma, tutuklama veya zorla getirme kararı bulunan kişinin veya suçüstü halinde şüphelinin yakalanması amacıyla

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 24. maddesine göre, kanun hükmünü veya yetkili amirin emrini yerine getiren kişiye ceza verilemez. Buna göre, kolluk görevlisinin görevi gereği veya yetkili amirden aldığı emir gereği silah kullanması hukuka aykırı değildir. TCK m.25 hükmü ise, genel olarak meşru savunma hakkını düzenlemiştir. Bu kapsamda herkesin, kendisine veya başkalarına karşı yönelmiş bir saldırıyı defetmek amacıyla sahip olduğu meşru savunma hakkı bulunmaktadır. Bu hüküm kapsamında polisin de herhangi bir vatandaştan bir farkı bulunmamaktadır. Bu nedenle polisin meşru savunmada bulunurken silah kullanması durumda da TCK m.25 uygulama alanı bulmaktadır.

3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu

3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu da polisin silah kullanma yetkisini düzenlemektedir. Buna göre, terör örgütlerine karşı yapılacak operasyonda “teslim ol” ikazına uyulmaması durumunda polisin silah kullanma yetkisi bulunmaktadır. Polis, bu yetki kapsamında doğrudan ve duraksamadan silah kullanabilecektir. Ancak bu yetki, tehlikeyi etkisiz hale getirecek şekilde orantılı bir şekilde kullanılmak zorundadır.

5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu

5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu da polisin silah kullanma yetkisini düzenlemektedir. Buna göre, Gümrük Kanunu gereğince belirlenen kapı ve yollardan başka yerlerden gümrük bölgesine girmek, gümrük bölgesinden çıkmak veya gümrük bölgesine geçmek isteyen kişiye karşı önce “dur” uyarısında bulunulur. Kişinin bu uyarıya uymaması durumunda, havaya ateş edilerek uyarı tekrarlanır. Ancak karşı tarafın da silahla karşılık vermesi veya meşru savunmanın ortaya çıkması halinde, yetkili kolluk görevlilerinin saldırıyı etkisiz hale getirecek oranda doğrudan kişiye ateş etme yetkisi bulunmaktadır.

POLİSİN SİLAH KULLANMA YETKİSİNİN SINIRLARI

Polisin silah kullanma yetkisinin şartlarının oluşması, polisin sınırsız bir şekilde silah kullanabileceği anlamında gelmemektedir. Yetkinin oluşması için şartlar ortaya çıktıktan sonra polisin silah kullanması belirli sınırlamalara tabi tutulmaktadır. Bu sınırlamalar, polisin silah kullandığı durumlara göre değişmekle birlikte genel olarak silah kullanımının orantılı olması gerekmektedir. Orantılılık ilkesine uygun silah kullanımı, polisin yetkisi kapsamındadır, ancak silah kullanımının keyfi ve orantısız olması, polisin yetkisinin sınırını aştığı anlamına gelir.

Görevi İfa Sırasında Ortaya Çıkan Direnişi Bastırmak Amacıyla Silah Kullanımı

Polisin görev sırasında ortaya çıkan bir direnişi bastırmak amacıyla silah kullanması halinde, silah kullanımı; direnişi kıracak ölçüde, direnişi kırmaya elverişli ve gerekli olmalıdır. Direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde bulundurulmalı ve buna göre silah kullanılmalıdır. Direnişin bertaraf edilmesi için gerekli olandan daha fazla zor ve silah kullanımı, polisin silah kullanma yetkisinin sınırlarını aştığı anlamına gelmektedir. Bu nedenle polis, silah kullanmadan önce direnişte bulunanlara karşı direnişe devam etmeleri halinde zor kullanacağına ilişkin bir uyarıda bulunmalı, bu uyarıya rağmen direnişe devam edilmesi halinde kademeli olarak bedeni kuvvet, maddi kuvvet ve silah kullanmalıdır. Bu noktada polisin silah kullanması gerekli ve ölçülü olmalı, son çare olarak düşünülmelidir.

Meşru Savunma Kapsamında Silah Kullanımı

Meşru savunma kapsamında silah kullanılması da belirli şartların ortaya çıkması halinde mümkün olmaktadır. Bu doğrultuda öncelikle meşru savunmayı gerekli kılacak saldırıya ilişkin koşullar mevcut olmalıdır. Saldırının haksız olması, meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelik olması ve meşru savunma fiili ile aynı zamanda gerçekleşmesi durumunda saldırıya ilişkin koşulların mevcut olduğu söylenebilecektir. Meşru savunma hakkının kullanılması kapsamında savunmanın meşru olabilmesi için savunmanın saldırıda bulunan kişiye karşı gerçekleşmesi ve saldırı ile orantılı olması gerekmektedir. Bu doğrultuda polisin silah kullanması, mevcut saldırıyı önleme amacıyla orantılı bir şekilde gerçekleşmelidir.

Yakalama ve Suçüstü Halinde Şüphelinin Kaçmasını Önleme Amacıyla Silah Kullanımı

Hakkında yakalama, tutuklama, gözaltına alınma veya zorla getirme kararı bulunan kişinin veya suçüstü halinde şüphelinin yakalanması amacıyla polisin silah kullanma yetkisi bulunmaktadır. Bu doğrultuda yakalanacak olan kişinin kaçmaya çalışması halinde polisin önce “dur” ihtarında bulunması, buna rağmen kişinin kaçmaya devam etmesi halinde silahla ikaz ateşinde bulunması gerekmektedir. Bu koşullar yerine getirilmesine rağmen kaçmaya devam eden kişinin yakalanması amacıyla ölçülü biçimde polisin silah kullanması hukuka uygun olacaktır. Silah kullanımının kişinin yakalanması amacına hizmet etmesi ve orantılı bir şekilde kullanılması gerekmektedir.

Polisin silah kullanma yetkisi genel olarak, yaşam hakkıyla doğrudan ilintili olduğu için, belirli sınırlar dahilinde ve dikkatli bir şekilde kullanılması gereken bir yetkidir. Polisin genel olarak bu yetkiyi kullanırken göz önünde bulundurması gereken temel ilkeler bulunmaktadır:

  • Yaşama hakkı tehlikeye sokulmamalıdır: Silah, meşru müdafaa veya bazı zorunlu haller dışında, kişinin yaşam hakkını tehlikeye atacak bir şekilde kullanılmamalıdır. Silah kullanırken polisin amacı, öldürmek değil, tehlikeyi bertaraf etmek olmalıdır.
  • Başka bir şekilde saldırı veya direniş engellenebiliyorsa, silah kullanılmamalıdır: Eğer saldırıyı ya da direnişi başka yöntemlerle engelleme imkânı varsa, silah kullanımına doğrudan başvurulmamalıdır. Silah, en son çare olarak düşünülmelidir.
  • Silah kullanımında uyarı zorunludur: Silah kullanmadan önce eğer mümkünse, kişi veya kişiler açıkça uyarılmalıdır. Uyarının etkili olmadığı durumlarda, silah kullanımına başvurulabilir.
  • Her durumda orantılılık ilkesine uyulmalıdır: Polisin silah kullanırken orantılı davranması, yani tehdidin büyüklüğüne uygun bir güç kullanması zorunludur. Aşırı ya da orantısız güç kullanımı, insan hakları ihlali olarak değerlendirilmektedir.

SİLAH KULLANMA YETKİSİNDE ORANTILILIK ŞARTI

Orantılılık, genel anlamı itibariyle; bir yetki, müdahale veya yaptırımın, ulaşılmak istenen amaçla orantılı ve dengeli olması gerektiğini ifade etmektedir. Orantılılık ilkesi gereğince, bir karar veya fiil, ulaşılmak istenen amaca uygun olmalıdır ve bu amaç için gerekli en hafif yöntem seçilerek yapılmalıdır.

Bir fiilin orantılı olup olmadığı, elverişliliği, gerekliliği ve dengeli oluşu kriterlerine göre değerlendirilmektedir. Bu doğrultuda orantılılık ilkesi, temel olarak şu üç unsuru içermektedir:

  1. Elverişlilik: Fiil, amaca uygun ve onu gerçekleştirmeye elverişli olmalıdır.
  2. Gereklilik: Amaca ulaşmak için mümkün olan en hafif ve zararsız yöntem seçilmelidir. Daha hafif bir yöntemle aynı sonuç elde edilebiliyorsa, daha ağır yönteme başvurulmamalıdır.
  3. Denge (Orantı): Müdahale ile müdahale sonucu elde edilmek istenen fayda arasında bir denge bulunmalıdır; müdahalenin getirdiği zarar, elde edilecek olan faydayı aşmamalıdır.

Polisin silah kullanması da orantılı bir şekilde gerçekleşmelidir. Polis, görevini yerine getirirken bir direnişle karşılaşması halinde doğrudan silah kullanma yoluna başvurmamalı, öncelikle bedeni kuvvete, yetmediği zaman maddi kuvvete, maddi kuvvetin de yetersiz kalması durumunda silaha başvurmalıdır. Polisin doğrudan silah kullanması durumunda, somut olayda gereklilik ve denge unsurlarının olmaması halinde orantılılık ilkesine aykırı bir durum ortaya çıkacaktır. Ancak polisin silah kullanması için bu yetkiyi orantılılık ilkesine uygun bir şekilde kullanması gerektiğinden somut olayda da silah kullanma, hem elverişli hem gerekli hem de orantılı olmak zorundadır.

Polisin silah kullanma yetkisi meşru savunma kapsamında kullanılıyorsa silah kullanma, saldırıyı defetmeye elverişli olmalı, saldırı ve savunma arasında bir denge olmalı, aynı zamanda saldırıyı bertaraf edecek daha hafif bir yol bulunmamalıdır. Polisin kendisine veya başkasına yönelmiş bir saldırıyı önlemek amacıyla doğrudan silah kullanması, silahın somut olayda gerekli olmadığı, saldırı ile dengeli olmadığı durumlarda, meşru savunma olarak değerlendirilemeyecek ve polis, silah kullanma yetkisinde sınırı aşmış kabul edilecektir.

Polisin silah kullanma yetkisini yakalama amacıyla kullanması halinde de bu yetki, orantılı bir şekilde kullanılmalıdır. Silah kullanma, yakalama amacını taşımalı ve yakalamaya elverişli olmalıdır. Örneğin hakkında yakalama kararı verilen kişinin kaçmaya başlaması halinde doğrudan kişinin yaşamını tehlikeye sokacak bir şekilde silah kullanılması orantılılık ilkesine aykırı olmaktadır ve polisin silah kullanma yetkisinde sınırın aşılması gündeme gelmektedir. Polisin silah kullanmasının orantılı olabilmesi için öncelikle ihtarda bulunması, ihtarın işe yaramaması halinde uyarı amacıyla ateş etmesi, bunun da işe yaramaması halinde yakalama amacına uygun olarak silah kullanması gerekmektedir.

Polisin silah kullanması, yönelen tehlike veya saldırıyı bertaraf etme, önleme amacı taşımalı; öldürme amacıyla silah kullanılmamalıdır. Aksi halde polisin silah kullanma yetkisinde sınır aşılmış kabul edilecektir. Polis, silah kullanımının orantılı olup olmadığını her somut olaya göre değerlendirmekle yükümlüdür. Bu kapsamda polis her olayda; suçun ağırlığını, silahın en son çare olup olmadığını, silah kullanmanın gerekliliğini, başka bir etkisiz hale getirme yönteminin olup olmadığını ve silahın kullanılmasıyla elde edilecek fayda ile meydana gelecek zarar arasındaki orantıyı değerlendirmek zorundadır.

POLİSİN SİLAH KULLANMA YETKİSİNDE SINIRIN AŞILMASI

Polisin silah kullanma yetkisinde sınırın kasten veya taksirle aşılması durumlarında Türk Ceza Kanunu’nun farklı hükümleri uygulama alanı bulmaktadır.

1- Sınırın Kast Olmaksızın (Taksirle) Aşılması

Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 27. maddesi, ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın, yani taksirle aşılması durumunda uygulanacak cezai yaptırımları düzenlemektedir. Bu hükme göre, ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran sebeplerde sınır taksirle aşılırsa failin cezai sorumluluğu gündeme gelmektedir. Ancak, sınırın aşılmasına sebep olan fiilin taksirli hali de cezalandırılıyorsa faile ceza verilecektir. Örneğin polisin, meşru savunmada bulunurken maruz kaldığı saldırı nedeniyle ve içinde bulunduğu durum itibariyle gerekli olandan fazla bir savunmada bulunması durumunda sınırın taksirle aşıldığı söylenebilecektir.

Sınırın aşılmasıyla işlenen suçun taksirle işlendiği takdirde de cezalandırılabilen bir suç olması durumunda polisin cezalandırılması gündeme gelecektir. Maddenin ikinci fıkrasında ise meşru savunmada sınırın aşılmasının, mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan kaynaklanması durumunda failin cezalandırılmayacağı hükme bağlanmıştır.

2- Sınırın Kasten Aşılması

Türk Ceza Kanunu’nun 256. maddesi, zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin görevini ifa ederken zor kullanma yetkisinde sınırı kasten aşması durumunda uygulanacak cezai yaptırımları hükme bağlamaktadır. Bu maddeye göre, zor kullanma yetkisinde sınırın kasten aşılması durumunda, “kasten yaralama” suçuna ilişkin hükümler devreye girecektir. Sınırın kasten aşılması durumunda kolluk görevlisinin, zor kullanma yetkisi artık görevin ifası anlamında hukuka uygun sayılmayacak ve kolluk görevlisinin bu fiili ile ilgili kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanacaktır.

Kasten yaralama TCK m. 86-88 hükümlerinde düzenlenen ve vücut dokunulmazlığına karşı işlenen bir suçtur. Kasten yaralama suçu, kasten başkasının vücuduna acı vermek, algılama yeteneğinin ya da sağlığının bozulmasına neden olmak fiilleriyle gerçekleşmektedir ve bu suçu işleyen kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır.

Polisin silah kullanma yetkisinin de zor kullanma yetkisinin bir uzantısı olduğu durumlarda, polisin bu yetkide sınırı aşması durumunda polis, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler çerçevesinde yargılanacaktır. Örneğin polisin, bir direnişi bastırma amacıyla silah kullanması durumunda, polisin bu yetkiyi kasten aşması, kasti olarak gereğinden fazla ve orantısız bir şekilde polisin silah kullanması, kasten yaralama suçunu oluşturacaktır.

POLİSİN SİLAH KULLANMA YETKİSİ VE SINIRLARI-PVSK 16

POLİSİN SİLAH KULLANMA YETKİSİ VE SINIRLARI-PVSK 16

SİLAH KULLANMADA KASTIN HUKUKİ NİTELİĞİ

Suçun manevi unsurlarından biri olan kast, bir fiilin bilerek ve isteyerek yapılması anlamına gelmektedir. Kasten hareket eden kişi, yaptığı fiilin ne olduğunu ve sonuçlarının ne olabileceğini açıkça bilmekte ve bu fiili meydana getirerek fiile ait sonuçların doğmasını istemektedir. Olası kast ve doğrudan kast olarak iki türe ayrılan kast, bazı suçların oluşması bakımından zorunlu tutulabilmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 256. Maddesinde düzenlenen zor kullanma yetkisinde sınırın aşılması suçunun oluşabilmesi için kast unsuru aranmaktadır.

Polisin silah kullanması bağlamında olası kast, bir polis memurunun belirli bir durumda silah kullanırken ölüm ya da ciddi yaralanma meydana gelme ihtimalini öngörmesine rağmen bu riski göze alarak silahını kullanması olarak ifade edilebilmektedir. Örneğin, bir polis memurunun, kalabalık bir ortamda kaçan bir şüpheliyi durdurmak amacıyla ateş ederken, doğrudan birini öldürmeyi hedeflememesine rağmen, bu ateşin kalabalıkta birine isabet ederek ölüm ya da yaralanmaya yol açabileceğini öngörmesine rağmen ateş etmeye devam etmesi, olası kast kapsamında değerlendirilebilir. Polis bu durumda, ölüm ya da yaralanma ihtimalini bilmekle birlikte, sonucu göze alarak silah kullanmış olmaktadır.

Polisin silah kullanması kapsamında doğrudan kast, polisin, silahını kullanarak hedef aldığı kişiye bilerek ve isteyerek zarar verme amacıyla hareket etmesidir. Yani, bu durumda polis, meydana gelecek sonucu (örneğin, ölüm ya da ciddi yaralanma) bilmekle kalmamakta, aynı zamanda bu sonucu bilerek gerçekleştirmeyi de amaçlamaktadır. Örneğin, bir polisin, meşru müdafaa amacıyla kendisine saldırıda bulunan kişinin doğrudan başına ateş ederse, kişiyi öldürme niyetiyle hareket ettiği için doğrudan kast devreye girmektedir. Polisin silah kullanma yetkisinin amacı, kişiyi öldürmek ya da ciddi şekilde yaralamaktır ve bu sonucu bilerek, isteyerek gerçekleştirmiş olmaktadır.

POLİSİN GÖREV SAATİ DIŞINDAYKEN SİLAH KULLANMA YETKİSİ VAR MIDIR?

Polisin görev saati dışındayken silah taşıma görevi devam etmektedir. Nitekim Polis Disiplin Yönetmeliği’nin 215. maddesine göre, polis memurlarının görevde bulundukları her durumda, giydikleri kıyafet ne olursa olsun (üniforma veya sivil) silah taşıma zorunlulukları bulunmaktadır. PVSK Ek Madde 4 hükmüne göre ise polis, görevli bulunduğu mülki sınırlar içinde; branşı, yeri ve zamanı fark etmeksizin, bir suçla karşılaştığında suça el koymak, suçu önlemek, sanık ve suç delillerini tespit ve muhafaza etmek ve yetkili zabıtaya teslim etmekle görevli ve yetkilidir. Bu hükümden anlaşılacağı üzere polis, görevi saati içinde veya dışında olsun, görevli bulunduğu mülki sınırlar içinde bir suçla karşılaştığında polislik görevini ifa etmekle görevli ve yetkilidir.

Bu bilgiler doğrultusunda görev saati dışındayken polisin silah kullanma yetkisi değerlendirilecek olursa söylenebilir ki, polis, hem meşru savunma hakkının kullanılması bakımından hem de suçu önlemek, suçluyu yakalamak, suç delillerini muhafaza etmek amaçlarıyla silah kullanma yetkisine sahiptir. Örneğin görev saati dışında bir suç olayı ile karşılaştığında polis, suçüstü halinde şüphelinin kaçmasını önlemek amacıyla orantılı bir şekilde silah kullanma yetkisine sahiptir. Kamu ve toplum güvenliğini koruma görevi göz önünde bulundurulduğunda polisin görev saati dışında da bu yetkisinin devam etmesi, yetkinin orantılı bir şekilde kullanılması koşuluyla, isabetli olmuştur.

POLİSİN SİLAH KULLANMA YETKİSİNİ AŞMASI DURUMUNDA UYGULANACAK KANUN HÜKÜMLERİ NELERDİR?

Polisin silah kullanma yetkisini aşması durumunda, bu yetkiyi kasten mi yoksa taksirle mi aştığı ayrımı, uygulanacak kanun hükümleri açısından önem arz etmektedir. Polisin silah kullanma yetkisinin sınırının taksirle aşması durumunda TCK m.27 hükmü uygulanacakken, sınırın kasten aşılması durumunda TCK m.256 hükmü uygulanacaktır. TCK m.27 hükmü, ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran sebeplerde sınırın taksirle aşılması durumunu düzenlemektedir. Buna göre sınırı taksirle aşan kişi hakkında, suç oluşturan fiilin taksirli hali de cezalandırılıyorsa ceza verilecektir. Maddenin ikinci fıkrası ise meşru savunmada sınırın mazur görülebilecek heyecan, telaş veya korkudan kaynaklanması durumunda kişiye ceza verilmeyeceğini düzenlemektedir. Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması başlıklı TCK m.256 hükmü ise, sınırın kasten aşılması hususunu düzenlemektedir.

Buna göre zor kullanma yetkisinin sınırını kasten aşan kişi hakkında kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Polisin silah kullanma yetkisi, zor kullanma yetkisinin uzantısı olarak kullanıldığında ve bu yetkinin sınırı kasten aşıldığında, sınırı aşan kişi hakkında TCK m.256 hükmünün yaptığı atıfla kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanacaktır. Sınırın aşılması sebebiyle ölümün meydana gelmesi durumunda ise TCK’nın 87/4-2. cümlesi kapsamında kastın aşılması suretiyle öldürme suçu meydana gelmiş olacaktır.

YETKİNİN AŞILMASI SONUCU ZARAR GÖREN ŞÜPHELİNİN HAKLARI

Yetkinin aşılması sonucu zarar gören şüphelin şikâyet ve dava hakkı bulunmaktadır. Yetkinin aşılması sonucu kişinin yaralanması durumunda TCK m. 86 hükmünde düzenlenen kasten yaralama suçunun ortaya çıkmasından dolayı zarar gören kişinin dava açma hakkı vardır. Yaralanma, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte ise davanın açılması mağdurun şikâyetine bağlı olmakla birlikte bunun dışındaki yaralanmalar için kasten yaralama suçu, re’sen soruşturulur ve kovuşturulur.

POLİSİN SİLAH KULLANMA YETKİSİ VE SINIRIN AŞILMASINA DAİR YARGITAY KARARLARI

Yargıtay CGK., E. 2023/360 K. 2024/157 T. 3.4.2024

“…Sanık ve tanıkların sözlü olarak ve havaya ateş edilmek suretiyle yapılan tüm uyarılarına rağmen maktulün kaçmaya çalışmaya devam etmesi, sanığın maktulü yakalamak amacıyla ayaklarına doğru iki el ateş ettiği anlaşılmakla birlikte olay esnasındaki hareketlilik, sanığın bulunduğu alan ile maktulün bulunduğu alan arasındaki yaklaşık bir buçuk metrelik kot farkı ve maktulün aldığı ilk isabetten sonra yere düşmekte olması sebebiyle ikinci merminin maktulün hayati bölgesi olan arka kürek kemiğine isabet ederek ölümüne sebebiyet vermesi karşısında, olayın gerçekleşme yeri ve biçimi de nazara alındığında, sanığın, öngörülebilir nitelikteki ölüm neticesini, yirmi bir yıllık polis memuru hasebiyle kendisinden beklenen özen yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi nedeniyle öngöremediği ve kanunun emrini ifa ederken hukuka uygunluk nedenini basit taksirle aştığı kabul edilmelidir.

Bu itibarla Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararına konu hükmünün, sanığın eylemini gerçekleştirilen TCK’nın 27/1. maddesindeki sınırı basit taksirle aştığının gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir. Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığın TCK’nın 27/1. maddesindeki sınırı bilinçli taksirle aştığı düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır. V. KARAR Açıklanan nedenlerle, 1-Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin direnme gerekçelerinin İSABETLİ OLMADIĞINA, 2-Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 17.11.2021 tarihli ve 1190-1685 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, sanığın eylemini gerçekleştirirken TCK’nın 27/1. maddesindeki sınırı taksirle aştığının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,

3-Dosyanın duruşma açılarak yeni bir hüküm tesis edildiği için CMK’nın 304/2-b maddesi uyarınca gereği için Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine, kararın bir örneğinin de Sakarya 3. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.03.2024 tarihli müzakerede 1 ve 2. uyuşmazlıklar yönünden oy çokluğu ile, 3. uyuşmazlık açısından ise ilk müzakerede yeterli yasal çoğunluk sağlanamadığından 03.04.20024 tarihli ikinci müzakerede oy çokluğu ile karar verildi. “

Yargıtay 6. CD., E. 2018/622 K. 2020/4126 T. 17.11.2020

“…Komiser yardımcısı olan sanık (katılan) …’nın görevini yaparken direnişle karşılaştığı, bu direnişin kendisine yönelik fiili güç kullanma şeklinde gerçekleştiği, nitekim adli rapora belirlendiği üzere sanık …’in kafa atması sonucu burnunun kırıldığı, elindeki silahı almamaları için direndiği, yerde sanıklar ile boğuştuğu sırada elinde bulunan silahı ateşlemesi neticesinde maktül …’ın ölümüne sebep olduğu anlaşılan, polis olan ve olaya müdahale eden sanık (katılan) …’nın, kendisine yönelen haksız saldırıyı bertaraf etmek amacı ile adam öldürme kastı olmaksızın silahı ateşlediği, ancak bir polisten beklenebilecek dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmeyerek kendisine saldırıda bulunmamış olan maktül …’ın ölümüne neden olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleminin

TCK’nin 27/1. maddesinde düzenlenen sınırın aşılması suretiyle mahkumiyet hükmü kurulması gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulması,

4- Sanık … hakkında katılan (sanık) …’ya yönelik görevi yaptırmamak için direnme ve yaralama suçundan kurulan mahkumiyet kararına ilişkin olarak; a- Sanık … hakkında katılan (sanık) …’ya yönelik yaralama suçunda, kemik kırığı oluşması nedeniyle artırım yapılırken uygulama maddesi olan TCK’nin 87/3. madde ve fıkrasının karar yerinde gösterilmemesi, b- Sanık … hakkında adli sicil kaydında yer alan Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.06.2007 gün, 2006/398 esas ve 2007/380 karar sayılı ilamına konu TCK’nin 141/1 kapsamındaki hırsızlık suçunun 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nin 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma kapsamına alındığı nazara alınarak,

tekerrüre esas alınabilecek bu ilam sebebi ile uyarlama yargılaması yapılarak sonucuna göre sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasının değerlendirilmesi gerekliliği gözetilmeden; sanık … hakkında, yaralama suçunda, Uşak Ağır Ceza Ceza Mahkemesinin 01.05.2003 gün, 2003/40 esas – 2003/120 karar sayılı ilamına konu eylemi sanığın 18 yaşını doldurmadan işlendiğinin anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCY’nin 58/5. maddesi gereğince tekerrüre esas alınamayacağının gözetilmemesi, görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan hükümde ise

5237 sayılı TCK’nin 58. madde bakımından değerlendirme yapılmaması, c- 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin uygulaması yönünden, 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararın ve 15.04.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7242 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca yapılan değişikliklerin karar yerinde yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu, d- T.C. Anayasasının 90. maddesinin son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesi ışığında, 5271 sayılı CMK’nin 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Yasanın 13. maddesine dayanılarak hazırlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile

Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, sanıktan, yargılandığı suç nedeniyle baro tarafından görevlendirilen zorunlu savunman ücretinin alınmasına hükmedilemeyeceği, bu ücretin Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanacağı gözetilmeden, yazılı şekilde 6. CD., E. 2018/622 K. 2020/4126 T. 17.11.2020 zorunlu savunman ücretlerinin sanıktan alınmasına karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısı, katılanlar …, …, …, …, … vekili, sanık (katılan) … savunmanı ve sanık … savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, 17.11.2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.”

SIKÇA SORULAN SORULAR

Polis hangi durumlarda silah kullanabilir?

Polis; görevini ifa ettiği sırada bir direnişle karşılaşması halinde direnişi bastırmak amacıyla, meşru savunma hakkının kullanılması amacıyla veya hakkında yakalama, gözaltına alma, zorla getirme veya tutuklama kararı verilen kişinin yakalanması yahut suçüstü halinde şüphelinin kaçmasını önlemek amacıyla silah kullanabilir.

Polisin silah kullanma yetkisi hangi kanunlarda var?

Polisin silah kullanma yetkisi, başta Anayasa olmak üzere, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu, 5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu ve sair ilgili mevzuatta düzenlenmektedir.

Polis silah çekebilir mi?

Evet, polis, gerekli durumlarda silah çekme yetkisine sahiptir. Polisin silah çekmesi durumun gerekliliğine bağlıdır ve orantılılık ilkesine uygun olmak zorundadır.

Polis görev harici silah taşıyabilir mi?

Polis, görev saatleri dışında da silah taşıma yetkisine sahiptir. Görev harici silah taşıma, polisin koruma ve güvenlik sağlama sorumluluğunun bir uzantısıdır.

Jandarmanın silah kullanma yetkisi var mıdır?

Evet, jandarma da polis gibi silah kullanma yetkisine sahiptir. Jandarma, kamu güvenliğini sağlamak amacıyla silah kullanabilir. Jandarmanın silah kullanma yetkisi, 2803 sayılı Jandarma Teşkilatı Kanunu ve diğer ilgili yasalarla belirlenmiştir.

Askeri personellerin sivildeyken silah kullanma yetkisi var mı?

Askeri personelin sivil hayatta silah kullanma yetkisi, belirli koşullara bağlı olmaktadır. Genel olarak, askeri personel, görevi dışında sivil alanda silah kullanma yetkisine sahip değildir. Ancak, askeri personel de meşru savunma hakkı kapsamında silah kullanma yetkisine sahiptir. Yani kendisine veya başkasına yönelik bir saldırı bulunduğunda, saldırı, meşru savunmayı gerektirecek nitelikte bir saldırı ise askeri personel, orantılılık şartına uymak kaydıyla meşru savunma hakkı kapsamında silah kullanma yetkisine sahiptir.

CMK polisin silah kullanma yetkisi?

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m. 223 hükmüne göre, fiilin işlenmesinde bir hukuka uygunluk sebebinin bulunması halinde faile ceza verilmemesi gerekmektedir. Bu doğrultuda genel olarak silahla ateş etmek suretiyle kişinin yaşam hakkına, vücut bütünlüğüne zarar vermek suç oluşturan bir fiil iken, polisin belirli koşullar altında ve belirli şartlara uyarak silahla ateş etmesi görevin ifası nedeniyle hukuka uygunluk sebebi olmaktadır. CMK m.223 hükmü gereğince fiilin işlenmesinde bir hukuka uygunluk sebebi varsa, faile ceza verilmeyecektir.

Işılay Sarıkaya

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment