Adli tatil, her yıl 20 Temmuz’da başlayıp 31 Ağustos’ta sona eren ve yeni adli yılın 1 Eylül’de başladığı yargı tatili dönemidir. Bu dönemde mahkemelerin büyük bölümünde duruşmalar yapılmaz, yargı mensupları yıllık izinlerini kullanır. Adli tatilin kapsamı ve hukuki dayanağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m.102 ile düzenlenmiştir . Benzer hükümler 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m.331 ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) m.61’de de yer alır . Adli tatil süresince kanunda ivedi (acil) işler olarak sayılan bazı dava ve işlemler dışındaki yargısal faaliyetler durur. Bu nedenle adli tatil, yargının tamamen durması anlamına gelmez; sadece kanunen belirlenen sınırlar içinde yargılamaya ara verme dönemidir.
Adli tatilin tarihi ve süresi yasayla sabitlenmiştir. Örneğin HMK m.102 uyarınca her yıl 20 Temmuz itibarıyla tatil başlar ve 31 Ağustos’ta sona erer. Bu yaklaşık 1,5 aylık süre içinde mahkemelerin çoğu rutin işlerine ara verir. Adli tatilin tarihsel gerekçesi, yaz aylarında hem yargı mensuplarına dinlenme imkanı sağlamak hem de vatandaşların adli işlemler nedeniyle yaz mevsiminde zorlanmasını önlemektir. Kanun koyucu, yalnızca belli nitelikteki acil uyuşmazlıkların tatil sürecinde de görülmesine izin vererek hak kayıplarını önlemeyi amaçlamıştır . Sonuç olarak, adli tatil kavramı Türkiye’de yargılamanın işleyişine özgü yasal bir ara dönemi ifade eder ve hangi tarihlerde geçerli olacağı ile hangi işleri kapsayıp hangi işleri kapsamayacağı yasa hükümleriyle ayrıntılı olarak belirlenmiştir.
İÇİNDEKİLER
- ADLİ TATİLDE GÖRÜLEN DAVALAR HANGİLERİDİR?
- ADLİ TATİLDE SÜRELER İŞLER Mİ?
- ADLİ TATİLDE DAVA AÇILABİLİR Mİ?
- ADLİ TATİLDE BOŞANMA DAVASI GÖRÜLÜR Mİ?
- CEZA MAHKEMELERİNDE ADLİ TATİL
- İCRA MAHKEMELERİNDE ADLİ TATİL
- İDARİ YARGIDA ADLİ TATİL
- ADLİ TATİLDE ÇALIŞAN MAHKEMELER
- ADLİ TATİL VE YARGITAY KARARLARI
- SONUÇ VE ÖNERİLER
ADLİ TATİLDE GÖRÜLEN DAVALAR HANGİLERİDİR?
Adli tatilde süresince kural olarak duruşmalar ertelenir, ancak HMK m.103 hükmü uyarınca bazı dava ve işler bu dönemde de görülmeye devam eder . Kanun, bu istisnai dava ve işleri sınırlı şekilde (tahdidi olarak) saymıştır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.103/1’e göre adli tatilde görülebilecek davalar ve işler şunlardır:
- Geçici hukuki koruma talepleri: İhtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve delil tespiti gibi geçici koruma istekleri ile bu konulara ilişkin itirazlar. Örneğin, bir malvarlığı üzerinde ihtiyati tedbir (önlem) kararı almak acil ise mahkeme bunu tatilde de inceleyebilir.
- Aile hukukuna dair ivedi davalar: Her tür nafaka davaları ile soybağı (babalık), velayet ve vesayet ile ilgili dava veya işler adli tatilde görülebilir. Örneğin, çocuğun velayeti veya acil nafaka talepleri için tatil süresince de duruşma yapılabilir. (Buna karşılık boşanma davası bu kapsamda değildir, aşağıda ayrıca ele alınmıştır.)
- Nüfus kayıt düzeltme davaları: Kişinin ad, yaş düzeltme gibi nüfus kayıtlarının düzeltilmesi işleri tatilde görülebilir. Bu tür davalar genellikle çekişmesiz yargı niteliğinde ve kişilik haklarıyla ilgili olduğundan bekletilmez.
- İşçi alacak ve işe iade davaları: Hizmet akdinden (iş sözleşmesinden) doğan ve işçilerin açtığı davalar tatilde de devam eder . İşçilik alacakları (kıdem, ihbar tazminatı, fazla mesai vb.) veya işe iade davaları kanunen ivedi sayılır. Yargıtay uygulamasına göre tüm işçi davaları adli tatilde görülebilir niteliktedir.
- Kayıp belge ve kıymetli evrak iptal davaları: Ticari defterlerin kaybı nedeniyle kayıp belgesi verilmesi talepleri ile çek, bono gibi kıymetli evrakın zayi nedeniyle iptali davaları da tatilde görülür . Bu tür davalarda bekleme, ekonomik zararlara yol açabileceği için istisna tanınmıştır.
- İflas, konkordato ve şirketlerin yeniden yapılandırılması: İflas talepleri, konkordato (iflas erteleme) işlemleri ile sermaye şirketleri ve kooperatiflerin sulh yoluyla yeniden yapılandırılmasına dair dava ve işler tatilde de yürütülür. Borçlu ve alacaklıların haklarını korumak için bu süreçler kesintiye uğramaz.
- Tatil döneminde yapılmasına karar verilen keşifler: Bir mahkeme, bir keşif veya bilirkişi incelemesinin adli tatil sürecinde yapılmasını kararlaştırmışsa bu keşif işlemi tatilde gerçekleştirilir . Örneğin, mevsimsel koşullar gerektiriyorsa keşif tatilde yapılabilir.
- Tahkime ilişkin mahkeme işlemleri: Devam eden bir tahkim yargılamasında, mahkemenin görev alanına giren (örneğin geçici hukuki koruma, delil tespiti, hakem reddi gibi) konular tatilde de görülebilir. Bu, tahkim sürecinin aksamaması için getirilmiş bir istisnadır.
- Çekişmesiz yargı işleri: Noterlik benzeri niteliği olan ve taraflar arasında uyuşmazlık bulunmayan çekişmesiz yargı işleri (örneğin vasi atanması, kayyım tayini, mirasçılık belgesi verilmesi gibi) tatilde sonuçlandırılabilir.
- İcra İflas Kanundan Doğan yargı işleri: Adli tatil sürelerin icra dairleri rutin işlemlerine devam etmektedir. Bu dönemde de icra takibinden doğan davalarda duruşma ve dava görülmeye devam etmektedir. Ayrıca yasal süreler de işlemeye devam eder.
- Kanunen acele (ivedi) sayılan veya mahkemece ivedi görülmesine karar verilen işler: Yukarıda açıkça sayılanların dışında, özel kanunlarda ivedi olduğu belirtilen dava ve işler de tatilde görülebilir. Aynı şekilde, taraflardan birinin talebi üzerine mahkeme, o davanın ivedi olduğuna karar verirse ilgili dava tatilde de devam eder. Örneğin, İcra ve İflas Kanunu m.18’e göre icra mahkemesine getirilen şikâyet ve itirazlar kanunen ivedi işlerdendir . Bu nedenle icra mahkemesi dosyaları adli tatilde de görülebilmektedir (aşağıda ayrıca açıklanmıştır).
Yukarıdaki listede tahdidi (sınırlı) olarak sayılan davalar dışındaki hiçbir dava normal koşullarda adli tatilde görülmez. Mahkeme, bu kapsam dışındaki bir davada tatil süresinde duruşma yapamaz ve hüküm veremez; aksi halde bu usul hatası olup Yargıtay tarafından bozma sebebi sayılmaktadır . Özetle, acele işler olarak nitelenen konular haricinde tüm hukuk davaları adli tatil sonrasına bırakılır. Taraflar anlaşarak veya hakimin takdiriyle, yukarıdaki istisna kapsamındaki bir davanın bile tatil sonuna ertelenmesi mümkün olabilmektedir. Ancak istisna listesinde olmayan bir davanın, taraflar istese bile tatilde görülmesi kural olarak mümkün değildir.
ADLİ TATİLDE SÜRELER İŞLER Mİ?
Hukuki süreler (usul süreleri), adli tatil döneminde genel olarak durur, yani işlemeye devam etmez. Bunun amacı, mahkemelerin ara verdiği bu sürede tarafların süreye bağlı hak kaybına uğramamasıdır. HMK m.104 uyarınca, adli tatile tabi (tatilde görülmeyen) dava ve işlerde kanunun öngördüğü sürelerin son günü adli tatile rastlarsa, o süre kendiliğinden adli tatilin bittiği günden itibaren 1 hafta (7 gün) uzamış sayılır. Örneğin, normalde 15 Ağustos’ta dolacak bir temyiz süresi, eğer dava adli tatilde görülmeyen bir dava ise, 31 Ağustos tatil sonuna denk geldiğinden 7 Eylül mesai bitimine kadar uzar. Bu uzama, herhangi bir mahkeme kararına gerek olmaksızın kanun gereği gerçekleşir .
Benzer şekilde, idari yargıda da sürelerin işlemesi tatil nedeniyle durmaktadır. İYUK m.8/3 hükmü, idari davalarda sürenin bitimi adli tatile (idari yargıda “çalışmaya ara verme” dönemine) rastlarsa, sürenin tatil bitiminden itibaren 7 gün uzamış sayılacağını belirtmiştir. Dolayısıyla, gerek hukuk mahkemelerinde gerek idare mahkemelerinde, adli tatil süresince süreye tabi işlemler için ek süre imkanı tanınmıştır. Ceza yargılamasında ise CMK m.331’e göre adli tatile rastlayan süreler işlememekte; tatil bitiminden itibaren 3 gün uzatılmış sayılmaktadır . Yani ceza davalarında, örneğin bir itiraz veya temyiz süresi tatil içinde dolacaksa, 3 Eylül akşamına kadar uzar.
Burada önemle vurgulanmalıdır ki, adli tatilin süreler üzerindeki etkisi yalnızca usul hukukuna ilişkin süreler içindir . Yani dava açma süresi, itiraz/istinaf/temyiz süreleri, cevap dilekçesi verme gibi yargılama işlem süreleri tatilde durur veya uzar. Ancak maddi hukuktan doğan hak düşürücü süreler veya zamanaşımı gibi süreler adli tatilden etkilenmez. Örneğin, sözleşmeden doğan bir alacak hakkının zamanaşımı süresi tatil sürecinde de ilerlemeye devam eder; adli tatil bu tür sürelere durdurucu etki yapmaz.
Öte yandan, tatil süresinde dahi görülebilen davalar (yukarıda sayılan ivedi işler) bakımından sürelerin durması söz konusu değildir. Zira bu davalar adli tatilde de görüldüğü için, onlarla ilgili usuli süreler işlemeye devam eder. Nitekim HMK m.104’ün gerekçesinde, adli tatile tabi olmayan dava ve işlerde sürelerin normal şekilde işleyeceği açıkça vurgulanmıştır . Örneğin, bir iş davasında (işçi alacak davası) karar adli tatil içinde taraflara tebliğ edilirse, istinaf/temyiz süresi tatil boyunca işlemeye devam eder – çünkü iş davası tatilde de görülebilen bir davadır ve bu tür davalarda HMK’nın tatil nedeniyle süre uzatımı kuralı uygulanmaz.
Benzer şekilde, icra mahkemesi işlemlerinde İcra ve İflas Kanunu gereği işlerin tatilde de sürmesi öngörüldüğünden (ivedi sayıldığından), icra hukuku işlemlerindeki süreler tatilde durmaz. Özetle, hangi davaların tatilde görülüp görülmediği, sürelerin işleyip işlememesinde belirleyicidir. Tatil kapsamına giren davalarda süre uzatımı hakkı vardır; kapsam dışı acil davalarda ise süreler normal düzeninde devam eder.
ADLİ TATİLDE DAVA AÇILABİLİR Mİ?
Evet, adli tatil döneminde dava açılması mümkündür. Kanunen adli tatilde yeni dava açılmasına engel bir hüküm yoktur . Birçok kişinin sandığının aksine, adli tatilde adliyelerin kapalı olması durumu söz konusu değildir; sadece duruşmaların önemli kısmı ertelenir. Dolayısıyla taraflar, tatil süresi içinde de dava dilekçelerini mahkemeye sunabilir, harçlarını yatırarak yeni dava açabilirler . Boşanma, alacak, tazminat, iş davası fark etmeksizin her tür dava, adli tatil esnasında açılabilir.
Hatta dilekçelerin karşı tarafa tebliği, delil toplanması gibi hazırlık işlemleri tatil boyunca yapılabildiği için, dava açmayı tatil sonrasına bırakmak yerine tatil içinde yapmak zaman kazanımı bile sağlayabilir . Nitekim uygulamada, dilekçeler teatisi aşaması genellikle birkaç ay sürdüğünden, tatil döneminde dava açmak bu sürecin erkenden başlamasına imkan tanır ve yargılamanın genel süresini kısaltabilir .
Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, açılan davanın görülüp görülmeyeceğidir. Yukarıda belirtildiği gibi, yeni açtığınız dava eğer adli tatilde görülmesi mümkün davalardan değilse, mahkeme dilekçe alışverişi ve evrak işlemlerini yapsa bile duruşma günü tatil sonrasına bırakılır. Örneğin, bir alacak davasını Ağustos ayında açtıysanız dilekçeler karşı tarafa tebliğ edilebilir; fakat duruşma tarihi genellikle Eylül ayından sonraya verilir. Bu nedenle, tatilde dava açmak serbest olsa da davanın fiilen görülmeye başlaması tatil sonrasına sarkabilir.
Öte yandan açılan dava, eğer tatilde görülebilecek istisnai davalardan birine giriyorsa (örneğin bir işçi alacak davası, veya nafaka artırımı davası gibi), mahkeme tatil sürecinde de duruşma yapabilir. Bu tamamen davanın niteliğine ve mahkemenin takdirine bağlıdır. Taraflar, davanın ivedi olduğunu ileri sürerek tatilde duruşma yapılmasını talep edebilir; mahkeme bunu kabul ederse ara vermeden yargılamaya devam edilebilir . Fakat uygulamada, mahkemeler çoğunlukla çok acil bir durum olmadıkça tatil içinde duruşma yapmamayı tercih ederler. Özellikle listede açıkça sayılmayan davalarda, tatilde duruşma yapılması kanunen yasaktır.
Özetle, adli tatilde dava açmaya engel yoktur; hukuki süreçler tamamen durmadığı için yeni dava, icra takibi, temyiz başvurusu gibi işlemler tatil boyunca yapılabilir . Burada önemli olan, açılan davanın tatil sırasında görülüp görülemeyeceğinin farkında olmaktır. Tatilde açılan ve acil olmayan bir dava, sadece dilekçe aşamasında ilerleyip duruşma safhası için Eylül’e kalacaktır. Bu nedenle, hak kaybı riski yoksa ve süre açısından aceleniz bulunmuyorsa, bazı davalar için tatil sonunu beklemek de bir tercihtir.
Ancak birçok durumda davayı öne almak ve süre kazanmak adına tatili beklemeksizin dava açmak önerilir. Her halükarda, usul işlemlerinin doğru yürütülmesi için bir avukata danışılması, tatil dönemindeki başvuru ve süre konularında hata yapılmasını önleyecektir.
ADLİ TATİLDE BOŞANMA DAVASI GÖRÜLÜR Mİ?
Boşanma davaları, kural olarak adli tatilde görülmez, yani duruşmaları tatil döneminde yapılmaz. HMK m.103’te boşanma davaları, tatilde görülebilecek işler arasında sayılmamıştır. Bu nedenle ne çekişmeli boşanma ne de anlaşmalı boşanma davasının duruşması, olağanüstü bir durum olmadıkça, 20 Temmuz – 31 Ağustos arasında yapılmaz. Örneğin, Haziran ayında açılmış ve devam eden bir boşanma davası varsa, mahkeme Temmuz sonundaki celselerini genellikle Eylül’e erteleyecektir. Aynı şekilde, tatil başlamadan kısa süre önce açılan bir boşanma davasında da ilk duruşma tarihi tatil sonrasına verilir.
Bununla birlikte, adli tatilde boşanma davası açmak mümkündür. Yeni bir boşanma davasını Ağustos ayında da açabilirsiniz; bu konuda yasal bir engel yoktur . Özellikle anlaşmalı boşanma davalarında, taraflar her konuda uzlaşmış oldukları için duruşma genellikle tek celsede sonuçlanır. Eğer taraflar çok hızlı şekilde boşanmak istiyorsa ve hakim de uygun görürse, ivedi bir durum olduğunu beyan ederek tatil içinde dahi anlaşmalı boşanma davasının duruşmasına girilmesi teorik olarak mümkündür .
Uygulamada bazı nöbetçi aile mahkemesi hakimlerinin, taraflar hazır ve dosya eksiksiz ise tatil döneminde anlaşmalı boşanma protokolünü onayladıkları görülmektedir . Ancak bu tamamen hakimin takdirine bağlıdır ve istisnai hallerde olur. Genel kural, boşanma davalarının acele işlerden sayılmadığı ve tatil boyunca bekleyeceğidir .
Boşanma davası açmak isteyen kişiler açısından pratik tavsiye, tatile denk gelen süreyi beklemeden davayı açmalarıdır. Zira yukarıda belirtildiği gibi dava açmak serbesttir ve dilekçe teatisi gibi işlemler tatilde de yapılır . Özellikle çekişmeli boşanmalarda dilekçeler aşaması birkaç ay sürdüğünden, tatil içinde davayı açmak bu süreci öne çekecektir . Duruşma tatil sonrasında olsa bile, evrak işlemlerinin bitmesi zaman kazanmanızı sağlar. Anlaşmalı boşanmada ise eğer tarafların beklemeye tahammülü yoksa, nöbetçi mahkemeden duruşmayı tatilde yapmasını talep edebilirler; ama bu talebin kabul garantisi yoktur. Eğer hakim, tatilde duruşma yapmayı reddederse anlaşmalı boşanma da Eylül’e kalacaktır.
Özetle, boşanma davaları adli tatilde kural olarak görülmez (ivedi işler kapsamında değillerdir). Sadece çok istisnai durumlarda, hakimin ivedilik kararıyla tatilde duruşma yapılabilir ki bu nadiren uygulanan bir durumdur. Bu yüzden boşanma sürecindeki taraflar, tatil döneminde ancak hazırlık işlemlerini yürütebilir; esas yargılama faaliyetleri yeni adli yılda devam edecektir. Eğer boşanma ile birlikte nafaka, velayet gibi acil tedbir talepleri varsa, mahkeme bunlar hakkında tatilde de karar verebilir (çocuğun velayeti gibi konular ivedi kabul edilir). Fakat boşanmanın hükmü için beklemek gerekecektir. Bu süreçte hak kaybına uğramamak ve gerekli dilekçeleri zamanında sunmak için avukat desteği almak yararlı olacaktır.

ADLİ TATİLDE GÖRÜLEN DAVALAR
CEZA MAHKEMELERİNDE ADLİ TATİL
Ceza yargılamaları, adli tatil döneminde tamamen durmaz ancak önemli ölçüde yavaşlar. 5271 sayılı CMK m.331’e göre ceza mahkemeleri de her yıl 20 Temmuz – 31 Ağustos arasında çalışmaya ara verir; yeni adli yıl 1 Eylül’de başlar . Buna rağmen, ceza soruşturmaları ve tutuklu sanıklarla ilgili kovuşturmalar gibi ivedi ceza işleri tatil süresince de devam etmek zorundadır Kanun, tatil süresinde ceza yargılamasının hangi yönlerinin süreceğini şu şekilde düzenlemiştir:
- Soruşturma evresi: Savcılık soruşturmaları, delil toplama işlemleri adli tatilde de devam eder. Suç işlendiğinde, tatil diye soruşturmanın durması söz konusu değildir. Özellikle suçüstü halleri gibi acil durumlarda adli tatil etkisizdir; kolluk ve savcılık iş başındadır.
- Tutuklu yargılamaları: Eğer bir ceza davasında sanık tutuklu ise, bu davanın makul süre içinde bitirilmesi ve uzun tutukluluğun önüne geçilmesi için duruşmalar tatilde de yapılabilir. Nitekim yasa, “tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaların tatil süresince nasıl yürütüleceğini HSK belirler” demektedir . Uygulamada, ağır ceza mahkemeleri tutuklu davalar için nöbetçi heyetler oluşturur ve acil gördüğü oturumları tatilde de yapar. Örneğin, uzun süredir tutuklu olan bir sanığın duruşması tatilde de görülmeye devam edebilir veya en azından tutukluluk incelemeleri yapılır.
- Acil işler ve süreli işlemler: Adli tatilde dahi gecikmesinde sakınca bulunan bazı ceza işleri yürütülür. Örneğin, delillerin kaybolma riski varsa mahkeme tatil demeden keşif yapabilir; yakalama, arama, el koyma gibi koruma tedbirleri için Sulh Ceza Hakimlikleri zaten kesintisiz görev yapar. Nöbetçi sulh ceza hakimleri, tatil boyunca tutuklama, adli kontrol, arama kararı gibi talepleri değerlendirir. Böylece ceza adaletinin acil boyutu tatilde de aksamaz.
- Bölge adliye ve Yargıtay incelemeleri: Kanuna göre, adli tatil süresince istinaf mahkemeleri ve Yargıtay da sadece tutuklu hükümlere ilişkin dosyalar ile seri yargılama/usule göre görülen işlerin incelemesini yapar. Yani yüksek mahkemeler tatilde, tutuklu sanıkların temyiz dosyalarını öncelikli olarak ele alır; tutuksuz dosyalar bekler. Bu da tutuklular yönünden yargılamanın hızlandırılması içindir.
Ceza mahkemelerinde adli tatil süresince duruşmalar genel olarak yapılmaz; özellikle tutuksuz sanıkların yargılandığı davalar Eylül’e bırakılır. Tutuklu davalarda ise nöbetçi mahkemeler marifetiyle asgari duruşma faaliyetleri sürer. Örneğin, birçok adliyede adli tatil boyunca nöbetçi bir ağır ceza mahkemesi heyeti bulunur ve gerekirse kritik duruşmaları yapar veya tahliye taleplerini karara bağlar. Ağır ceza nöbetçi heyeti ve sulh ceza hakimlikleri 7/24 esasına göre tatilde de çalıştığı için, vatandaşların temel haklarını etkileyecek kararlar (tutuklama, tahliye, arama izni vs.) tatil dinlemeksizin alınabilir.
Ceza yargılamalarında temyiz, itiraz gibi süreler de tatilde durur; tatil bitiminden itibaren 3 gün uzar (CMK 331/4) . Bu, örneğin bir mahkumiyet kararına itiraz süresinin tatilde bitmesi halinde ek süre tanır. Ancak tatil boyunca tutuklu sanıklarla ilgili işlemlerde süreler fiilen işlemeye devam eder; örneğin tutukluluk incelemesi 30’ar günlük periyotlarla tatilde de yapılmalıdır.
Özetle, ceza mahkemelerinde adli tatil dönemi, tutuksuz davalar için bir duraklama, tutuklu ve acil ceza işleri için ise kısmi bir devamlılık dönemidir. Vatandaşlar açısından, tatilde de suç duyurusunda bulunmak, ifade vermek, tutukluluk incelemesi istemek gibi haklar aynen kullanılabilir. Ceza soruşturma ve kovuşturma makamları tatilde nöbet sistemiyle çalıştığından, güvenlik ve adaletin acil gerektirdiği hallerde aksama yaşanmaz. Ancak sıradan ceza davaları için duruşma yapmak tatil sonrasına ertelendiğinden, yargılama sürelerinde bir uzama söz konusu olabilir. Bu dengeli uygulama, hem adalet hizmetinin tamamen kesintiye uğramamasını hem de hakim-savcıların yıllık izinlerini kullanabilmesini sağlamaktadır.
İCRA MAHKEMELERİNDE ADLİ TATİL
İcra daireleri ve icra mahkemeleri, genel yargılama sisteminden farklı olarak adli tatil hükümlerine tabi değildir. Başka bir deyişle, icra-iflas işlemleri yıl boyu devam eder ve 20 Temmuz – 31 Ağustos döneminde özel bir tatil uygulanmaz . İcra müdürlükleri resmi tatil günleri (hafta sonu, bayramlar) dışında, adli tatil boyunca da mesaiye devam ederler; haciz, satış, ödeme emri tebliği gibi işlemleri yapmaya devam ederler. Uygulamada bu durum, borç tahsilatının aksamaması ve alacaklı haklarının korunması açısından önem taşır. Zira adli tatilde icra işlemlerinin durması, borçluların mal kaçırmasına veya alacaklıların uzun süre hakkını alamamasına yol açabilir.
Hukuki dayanak açısından, İcra ve İflas Kanunu (İİK) adli tatil konusunda özel bir düzenleme getirmemiş, ancak İİK m.18 icra mahkemesine getirilen şikayet ve itirazların ivedi (acele) işler olduğunu vurgulamıştır . Bu, icra hukukundaki uyuşmazlıkların bekletilmeyip hızla çözülmesi gereğini ortaya koyar. Nitekim Yargıtay içtihatları da “icra daireleri ve icra mahkemelerinde adli tatil hükümleri uygulanmaz” diyerek bu hususu netleştirmiştir . Örneğin, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi bir kararında, icra mahkemesindeki bir şikayet süresinin adli tatilde durmayacağına hükmetmiştir. Dolayısıyla, icra takibine itiraz süresi veya icra mahkemesine şikayet süresi gibi süreler tatil diye uzamaz; normal yasal süresi içinde yapılması gerekir.
Pratikte, icra daireleri adli tatilde personel açısından nöbet usulü çalışabilir ancak işlemler aksamaz. Haciz işlemleri, icra ihaleleri, ödeme emirleri tatil boyunca devam edebilir. Sadece resmi tatil günlerine denk gelirse işlemler ilk iş gününe sarkar, onun dışında adli tatil var diye durdurulmaz. Örneğin, bir borçlu hakkında 15 Temmuz’da haciz talep edilmişse, icra memurları 20 Temmuz sonrasında da hacze gidebilir; bu işlem adli tatile takılmaz. Yine, bir icra ihalesi (örneğin bir taşınmazın satışı) 10 Ağustos’ta yapılacaksa, tatil olduğu için ertelenmez, belirtilen tarihte gerçekleştirilir.
İcra mahkemeleri de keza, ceza mahkemelerinde olduğu gibi nöbetçi hakim uygulamasıyla çalışır. Hatta birçok adliyede icra mahkemeleri tatilde fiilen kapatılmaz, normal takvimine devam eder. Çünkü icra mahkemesine intikal eden dosyalar genelde basit ve evrak üzerinden görülen işlerdir (örneğin bir hacze karşı şikayet dilekçesi). Hakim, bu işleri tatilde de dosya üzerinden karara bağlayabilir. Eğer duruşmalı bir icra mahkemesi işi varsa (örneğin bir tazyik hapsi kararı için duruşma), genellikle nöbetçi mahkeme bunu tatilde de yapar.
Sonuç olarak, icra-iflas hukuku alanında adli tatil uygulanmaz demek yanlış olmaz. Bu nedenle, borçlu ve alacaklılar hak kaybına uğramamak için tatil döneminde de icra işlemlerini takip etmelidir. Özellikle borçlular, “tatilde icra gelmez” yanılgısına düşmemelidir; zira hacizler veya ödeme emirleri gelebilir.
Alacaklılar da, ilamsız takip açmak, ödeme emri göndermek veya haciz talep etmek için tatilin bitmesini beklemek zorunda değildir. Eğer bir hak düşümü veya süre söz konusuysa (örneğin geçici haczin kesin hacze dönüşmesi için 7 günlük süre), tatil bu süreyi uzatmaz; sürenizi kaçırmamaya özen gösterin. İcra hukuku işlemleri teknik ve süreye duyarlı olduğundan, tatil döneminde dahi bir icra avukatının desteği ile hareket etmek, hak kaybı riskini en aza indirecektir.
İDARİ YARGIDA ADLİ TATİL
İdari yargıda (idare ve vergi mahkemelerinde) adli tatil uygulaması, 2577 sayılı İYUK m.61’de “çalışmaya ara verme” başlığıyla düzenlenmiştir. Esas itibarıyla idari yargı da her yıl 20 Temmuz – 31 Ağustos arasında tatil yapar ve yeni adli yıl 1 Eylül’de başlar . Ancak idari yargının ülke genelindeki teşkilat yapısı nedeniyle, kanun bazı farklılıklar öngörmüştür: Eğer bir ilde yalnızca tek bir idare veya vergi mahkemesi varsa, o mahkeme çalışmaya ara verme uygulamasından yararlanamaz .
Yani küçük yerlerdeki tek hakimli idari mahkemeler, yazın da kesintisiz çalışmak durumundadır. Buna karşılık, birden fazla dairenin bulunduğu bölgelerde (örneğin Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük illerde) idare ve vergi mahkemeleri tatil yapar ve bu süre içinde işler, nöbetçi mahkemeler aracılığıyla yürütülür .
İYUK m.61 ve 62’ye göre, idari yargıda adli tatil süresince her yargı çevresinde yeteri kadar nöbetçi idare ve vergi mahkemesi belirlenir . Hâkimler ve Savcılar Kurulu, bölge idare mahkemesi başkanlarının önerisiyle, tatil döneminde görev yapacak nöbetçi hakimleri atar . Bu nöbetçi mahkemeler, tatil süresince ortaya çıkabilecek acil nitelikteki işleri görmekle yükümlüdür. Özellikle yürütmenin durdurulması talepleri ve delil tespiti gibi konular, İYUK m.62 gereği nöbetçi mahkemelerce tatil boyunca karara bağlanabilir . Ayrıca kanunlarda belli süre içinde karara bağlanması gereken davalar varsa (örneğin bazı seçim veya ihale itirazları gibi), bunlar da tatilde nöbetçi mahkemece sonuçlandırılır .
İdari yargıda adli tatilin, hukuk mahkemelerine kıyasla bir farkı, idari merciler yönünden etkileridir. Örneğin idareye yapılan bir başvuruya idarenin cevap verme süresi, adli tatil nedeniyle uzar mı? Bu gibi konular doktrinde tartışılmış, genellikle idarenin kendi işlem sürelerinin adli tatilden etkilenmeyeceği kabul edilmiştir . Yani adli tatil, mahkemelerin ve yargısal süreçlerin işleyişine dair bir ara verme düzeni olup, idari makamların işlem sürelerini (örneğin 30 günlük cevap süresi gibi) doğrudan uzatmaz.
Ancak adli tatil, dava açma süresi gibi konularda vatandaşa ek zaman tanıyabilir. Nitekim bir vatandaş, idareden 1 Ağustos’ta olumsuz cevap almışsa, normalde 60 gün içinde (Eylül sonunda) dava açması gerekirken, bu sürenin sonu tatil sonrasına denk geldiğinde İYUK 8/3 gereği 7 gün ek süre alır . Bu tür ayrıntılar, idari yargıda hak arama sürecinde göz önünde bulundurulmalıdır.
Uygulamada, Danıştay ve bölge idare mahkemeleri de adli tatil süresince genellikle yeni duruşma yapmaz, dosyaları incelemeyi erteleyebilir. Sadece yürütmenin durdurulması gibi çok acil incelemeler tatil boyunca da ilgili nöbetçi heyet tarafından karara bağlanır. Vergi mahkemelerinde de benzer şekilde, vergi uyuşmazlıklarında ivedi bir durum olmadıkça duruşmalar tatil sonrasına bırakılır. Ancak vergi mahkemesi kararlarına karşı temyiz süreleri tatil nedeniyle uzayabilir ve Danıştay’da temyiz incelemesi süresi tatil bitiminden sonra işler.
Özetle, idari yargıda adli tatil, idare ve vergi mahkemelerinin büyük ölçüde hukuk mahkemelerine paralel bir yaz tatili dönemine girmesi demektir. Fakat idari yargının ülkedeki dağılımı ve kamu yararı gereklilikleri dolayısıyla, tek hakimli idari mahkemeler tatil yapmaz; diğerlerinde ise nöbetçi mahkemeler sistemi kurularak acil işlerin görülmesi sağlanır . İYUK, adli tatilin idari davaların sürelerine etkisini de düzenlemiş ve süre bitimleri için 7 günlük uzatma öngörmüştür .
Bu nedenle, idari dava açacak veya idari davası süren kişilerin de tatil dönemi kurallarını bilmeleri önemlidir. Özellikle dava açma süresi tatil içinde dolacaksa, ek 7 gün kuralını doğru uygulamak gerekir. İdari yargı süreçleri teknik olduğundan, tatil döneminde de bir idari dava avukatından yardım almak, hak kaybını önlemek açısından faydalıdır.
ADLİ TATİLDE ÇALIŞAN MAHKEMELER
Adli tatil süresince tamamen kapalı olmayan, nöbetçi usulüyle çalışmaya devam eden mahkemeler ve yargı birimleri vardır. Bu kapsamda, ivedi işler için her yargı kolunda belirli mahkemeler görev yapar. İşte adli tatilde de çalışmaya devam eden başlıca mahkemeler ve birimler:
- Nöbetçi Hukuk Mahkemeleri: Her adliyede, adli tatil boyunca acil sivil işleri görmek üzere nöbetçi mahkemeler belirlenir. Örneğin büyük adliyelerde nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi, Sulh Hukuk Mahkemesi, Aile Mahkemesi gibi mahkemeler sırayla nöbet tutar. Bu mahkemeler, yukarıda HMK 103 kapsamında sayılan geçici koruma tedbiri, nafaka, velayet, delil tespiti vb. acil talepleri karara bağlar. Ayrıca dosya üzerinden karar verilebilecek bazı işleri (çekişmesiz yargı işleri gibi) sonuçlandırır. Tarafların yokluğunda yapılabilecek veya belge üzerinden karar verilebilecek hususlar, nöbetçi mahkemece yerine getirilir.
- Nöbetçi Ceza Mahkemeleri: Ceza yargısında tatilde özellikle Sulh Ceza Hakimlikleri ve tutuklu işlere bakan Ağır Ceza Mahkemeleri nöbetçi olarak çalışır. Sulh Ceza Hakimi, tatil boyunca yakalama, tutuklama, arama-el koyma kararları, adli kontrol ve tahliye taleplerini kesintisiz değerlendirir. Ayrıca soruşturma aşamasında gerekli acil kararları alır. Ağır Ceza Mahkemesi heyetlerinden biri (ve gerektiğinde Asliye Ceza Mahkemesi hakimleri) tutuklu davalara bakmak üzere nöbetçi olur. Bu heyet, kritik tutuklu duruşmalarını yapabilir veya en azından tutukluluk incelemelerini yerine getirir.
- İcra Daireleri ve İcra Mahkemeleri: Yukarıda detaylı açıklandığı üzere, icra daireleri adli tatilde de normal çalışmasına devam eder. İcra mahkemeleri de şikayet ve itirazları görmeye devam eder; bu nedenle icra daireleri ve mahkemeleri fiilen tatil yapmayan birimlerdir . Bu yönüyle, icra daireleri her gün mesaiye açık olup haciz, satış, tebligat işlemlerini sürdürür.
- Noterlikler: Her ne kadar mahkeme olmasa da hukuk hizmetlerinin bir parçası olan noterler, adli tatilden etkilenmez. Noterler yıl boyunca (resmi tatiller hariç) açıktır. Adli tatilde de nöbetçi noter uygulaması devam eder, böylece vatandaşlar tatil döneminde de noterlik işlemlerini yaptırabilirler.
- Bölge Adliye ve Yargıtay (Kısmen): İstinaf mahkemeleri (BAM) ve Yargıtay da tatil döneminde kısmen çalışır. Özellikle tutuklu sanıklarla ilgili dosyalar öne alınarak incelenir . Hukuk dairelerinde ise çok acil bir durum olmadıkça yeni duruşma yapılmaz, dosya kararı verilebilir. Danıştay’da da (idari yargı temyiz merci) aynı şekilde nöbetçi heyetler bulunur. Yargıtay ilgili ceza daireleri, nöbetçi olarak, tatil sürecinde gelen tutuklu dosyalarını karara bağlar. Hukuk dairelerinde de nöbetçi üyeler, örneğin yürütmeyi durdurma ihtiyacı olan dosyalar varsa bakabilir.
Bunların dışında, karakollar, savcılıklar gibi adli kolluk ve hazırlık soruşturması birimleri de adli tatilde tam mesaiye devam ederler. Suçüstü halleri, gözaltı işlemleri, ifade alma gibi işler tatilde de kesintisiz yapılır. Zaten bunlar mahkeme aşamasından önceki evreler olduğu için tatil kapsamına girmez.
Özet olarak, adli tatilde tamamen duran bir yargı faaliyeti yoktur; sadece duruşmaların önemli bir kısmı ertelenmiştir. Mahkemelerin nöbetçi heyetleri ve ilgili kurumlar sayesinde, vatandaşların acil hukuki ihtiyaçları tatil boyunca da karşılanır. Örneğin tatilde birinin vasi tayini gerekirse sulh hukuk nöbetçi mahkemesi bunu yapabilir; veya uzaklaştırma kararı gerekiyorsa aile mahkemesi hakimi tatilde de bu kararı alabilir (6284 sayılı kanun kapsamındaki koruyucu tedbirler için de nöbetçi hakimler görev yapar). Böylece yargı hizmetlerinde temel ve acil konularda süreklilik sağlanmış olur. Yine de, yukarıda belirttiğimiz gibi, bunlar dışında kalan geniş çaplı dava duruşmaları tatil süresince görülmez ve adli yıl başladığında kaldığı yerden devam eder.
ADLİ TATİL VE YARGITAY KARARLARI
Adli tatil uygulamasına ilişkin olarak Yargıtay’ın çeşitli içtihatları bulunmaktadır. Yüksek mahkeme, kanun hükümlerinin doğru uygulanmasını sağlamak amacıyla bazı ilkeleri kararlarında vurgulamıştır. Bu kararlardan dikkat çeken bazıları şunlardır:
- Sürelerin Uzaması ile İlgili Kararlar: Yargıtay, HMK m.104 ve CMK m.331 hükümlerini titizlikle uygulamaktadır. Örneğin Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, işe iade davasında bir aylık dava açma süresinin son günü adli tatile rastladığı durumda, davanın tatil bitiminden itibaren 7 gün içinde açılmasını süre yönünden kabul etmiştir . Kararda, HMK 104 gereği sürenin tatil nedeniyle uzadığını, bu nedenle davanın süresinde olduğunu belirtmiştir. Benzer şekilde Yargıtay birçok kararında, temyiz veya istinaf sürelerinin tatil nedeniyle kaç gün uzayacağını ortaya koymuştur. Özellikle 15 günlük temyiz süresi, eğer sonu tatil içinde kalırsa, Yargıtay kararlarında 7 Eylül mesai bitimine kadar uzatılmış sayılmaktadır . Ceza davalarında da Yargıtay, tatil nedeniyle itiraz/temyiz süresini CMK 331/4’e göre 3 gün uzatarak değerlendirmektedir. Bu içtihatlar, adli tatilde süre kaçırma riskini ortadan kaldırmak adına yol göstericidir.
- Tatil Kapsamında Olmayan Davalar: Yargıtay kararları, hangi davaların tatilde görülüp görülemeyeceğine dair de örnekler içerir. Örneğin Yargıtay 15. Hukuk Dairesi yakın tarihli bir kararında, HMK 103 listesinde yer almayan bir davanın adli tatilde görülmesinin usul hatası olduğunu vurgulamıştır . Kararda, adli tatilde görülmesi mümkün olmayan bir davada tatil içinde hüküm verilmesinin bozma nedeni sayıldığı belirtilmiştir. Bu karar, ilk derece mahkemelerine uyarı mahiyetindedir: Tatil listesi dışındaki davalarda duruşma yapmak veya karar vermek doğru değildir. Yine Yargıtay’ın başka bir kararında, tarafların açık muvafakati olsa bile kanunen tatilde bakılamayacak bir davanın duruşmasının yapılamayacağına hükmedilmiştir. Bu da kanun hükmünün emredici olduğunu teyit etmektedir .
- İcra Hukukunda Tatil Uygulanmaması: Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin içtihatlarında, icra daireleri ve icra mahkemelerinde adli tatilin geçerli olmadığı açıkça ifade edilmiştir . Örneğin Yargıtay, bir kararında “İcra mahkemesinde görülen şikayet başvurularında adli tatil hükümleri uygulanmaz” diyerek, icra hukuku işlemlerinin tatilden etkilenmeyeceğini karara bağlamıştır . Bu tür kararlar, icra mahkemesi hakimleri ve icra daireleri için yol göstericidir ve uygulamada yeknesaklık sağlar. Alacaklı ve borçluların da Yargıtay’ın bu yaklaşımını bilerek hareket etmesi gerekir (tatilde sürelerin durmadığı bilinciyle).
- İş Davalarının İvediliği: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2021 tarihli bir kararında, işçi alacak davalarının HMK 103/1-ç uyarınca adli tatilde görülebileceği hususu tartışılmıştır . Kararda, m.103/1-ç bendinde işçi davalarının istisna olarak sayılmasının, zaten bu davaların kanunen ivedi olduğunun göstergesi olduğu belirtilmiştir. Böylece Yargıtay, tüm iş davalarının tatilde de görülebileceğini teyit etmiş ve ilk derece mahkemesinin tatilde yaptığı işlemleri bu gerekçeyle hukuka uygun bulmuştur. Bu, özellikle iş mahkemelerinin tatil döneminde de çalışabileceğine dair önemli bir emsal oluşturur.
- Tatil ve Tebligat İşlemleri: Yargıtay’ın bir başka dikkat çekici kararı, adli tatilde tebligat çıkarmanın geçerliliği üzerinedir. Yüksek mahkeme, tatil süresince dava taraflarına karar tebliğ edilebileceğini, ancak sürenin işlemesinin tatil sonuna kadar duracağını belirtmiştir . Örneğin, Ağustos ayında bir mahkeme kararı taraflara tebliğ edilirse, tarafların temyiz süresi tatil boyunca işlemeyecek, tatil bitimi + 7/3 günlük ek süreyle birlikte başlayacaktır. Bu kararlar, tatilde yapılan tebligatların usule aykırı olmadığını ama süre hesaplamasının farklı olduğunu ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak, Yargıtay kararları adli tatil konusunda yol gösterici bir rehber işlevi görür. İlk derece ve istinaf mahkemeleri, Yargıtay’ın bu konudaki içtihatlarını dikkate alarak tatil uygulamasını yürütürler. Vatandaşlar ve avukatlar açısından da Yargıtay’ın belirlediği prensipleri bilmek önemlidir. Zira birçok hak düşümü ve süre meselesinde yüksek mahkemenin yorumları belirleyici olabilmektedir. Adli tatilin yanlış anlaşılması veya hatalı uygulanması yüzünden hak kaybı yaşanmaması için Yargıtay içtihatlarının göz önünde bulundurulması gerekir.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Adli tatil, yargı sisteminin yaz aylarında işleyişine dair özel bir dönem olup hukuki süreçleri tamamen durdurmasa da yavaşlatmaktadır. Bu dönemde sadece kanunen ivedi kabul edilen dava ve işler görüldüğünden, birçok dava için duruşma ve karar süreçleri Eylül ayına ertelenir. Dolayısıyla davası devam eden kişilerin, adli tatil takvimini bilmeleri ve beklentilerini buna göre ayarlamaları önemlidir. Örneğin, Temmuz ortasında açılan bir davada hemen duruşma beklememek, tatil sonrasını planlamak gerekir. Aynı şekilde, sürmekte olan bir davada tatil sebebiyle duruşma yapılamayacağını bilip, bu arayı dosyaya hazırlık için değerlendirmek akıllıca olacaktır.
Adli tatilde hak kaybına uğramamak için dikkat edilmesi gereken bazı hususlar şunlardır:
- Süreleri Takip Edin: Tatil nedeniyle duracak veya uzayacak süreleri kaçırmamak çok mühimdir. Eğer bir dava tatil kapsamına giriyorsa, süreler tatil sonuna kadar duracaktır; ancak tatil biter bitmez (hukuk ve idari yargıda 7 gün, ceza yargısında 3 gün içinde) gerekli işlemleri yapmalısınız. Aksi takdirde süreaşımı riski doğar. Tatil kapsamında olmayan (ivedi) davalarda ise sürelerin durmayacağını unutmayın. Özellikle icra takipleri ve icra mahkemesi işlemlerinde, tatilde de süreler normal işler – bu alanlarda tatil yanılgısına düşmek ciddi hak kayıpları doğurabilir.
- Acil İşlemleri Ertelemeyin: Adli tatil, dilekçe verme, dava açma, temyiz başvurusu gibi işlemleri yapmaya engel değildir. Bu nedenle, sırf “adliyeler tatilde” düşüncesiyle elinizdeki hukuki işlemleri ertelemeyin. Aksine, imkanınız varsa tatil süresinde başvurularınızı yapın ki yeni adli yıl başlar başlamaz dosyanız işlem görmeye hazır olsun. Özellikle anlaşmalı boşanma, iş davası, alacak davası gibi konularda tatili beklemeden harekete geçmek, toplam yargılama süresini kısaltacaktır .
- Nöbetçi Mahkemeleri Kullanın: Adli tatilde acil bir hukuki sorunla karşılaşırsanız, nöbetçi mahkemelere başvurmaktan çekinmeyin. Örneğin, tatil sırasında aile içi şiddet durumu ortaya çıktıysa ivedi şekilde nöbetçi aile mahkemesinden koruma kararı talep edilebilir. Veya bir inşaat kazasında delillerin kaybolma ihtimali varsa nöbetçi asliye hukuk mahkemesinden derhal delil tespiti istenebilir. Bu mekanizmalar tatil boyunca da çalıştığı için, haklarınızı korumak adına beklemenize gerek yoktur.
- Avukat Desteğinin Önemi: Adli tatil kuralları ve süre hesapları teknik ayrıntılar içerir. Birçok kişi, tatil nedeniyle süre uzadı mı uzamadı mı, davası görülecek mi ertelenecek mi gibi konularda tereddüt yaşayabilir. Bu noktada bir avukata danışmak büyük önem taşır. Avukatınız, sizin durumunuza özel olarak tatilin etkilerini değerlendirip yol haritası çizecektir. Örneğin, temyiz süreniz tatil sonuna denk geliyorsa, avukatınız size ilave sürenin son gününü net olarak bildirecek ve gerekli dilekçeyi zamanında sunacaktır. Aynı şekilde, adli tatilde dava açmanın faydalı olup olmayacağı konusunda da uzman görüşü alabilirsiniz. Unutmayın ki hukuki prosedürlerde yapılacak bir hata, hak kaybına yol açabilir; tatil dönemi de bu hataların sık yaşandığı bir süreçtir. Bu yüzden profesyonel destek almak haklarınızın güvencesi olacaktır.
Sonuç olarak, adli tatil bir yandan yargı çalışanlarının dinlenmesini sağlarken, diğer yandan temel adalet hizmetlerinin acil olanlarını sürdürmeye yönelik dengeli bir uygulamadır. Bu dönemde tarafların bilinçli hareket etmesi, hem kendi süreçlerini hızlandırmalarına hem de hak kaybı yaşamamalarına yardımcı olur. Adli tatilin başlangıç ve bitiş tarihlerini, bu sürede yapılabilecek işlemleri ve yapılamayacak olanları yukarıda detaylarıyla ele aldık. Bu bilgilere vakıf olarak, tatil döneminde dahi hukuki haklarınızı etkin şekilde takip edebilirsiniz.
Eğer kafanızda soru işaretleri kalıyorsa, yasal prosedürleri güncel şekilde takip eden bir hukuk uzmanından tavsiye almak en doğru yaklaşım olacaktır. Böylece adli tatil sürecini sorun yaşamadan atlatmanız ve yargılamanın kaldığı yerden sağlıklı biçimde devam etmesi mümkün olacaktır.