Ceza HukukuSANSÜR YASASI NEDİR

Sansür yasası, belirli içeriklerin yasalarla kontrol altına alınması ve sınırlanması amacıyla çıkarılan yasal düzenlemelerdir. Bu yasalar, belirli bilgilerin, haberlerin, yayınların veya sanat eserlerinin halkla paylaşılmasını engellemek için hükümet veya yetkili otoriteler tarafından uygulanabilir. Sansür yasası özellikle medya, basın, internet, sanat ve edebiyat gibi alanlarda içeriklerin yayılmasını sınırlamak için uygulanır. Sansür yasasının temel amacı, toplumsal düzeni korumak, güvenliği sağlamak veya devletin egemenliğini ve otoritesini muhafaza etmektir. Ancak sansür yasası çoğu zaman basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve haberleşme özgürlüğü gibi temel hakların ihlali anlamına gelebilmektedir.

18 Ekim 2022’de yayımlanan 7418 sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, düşünceyi ifade etme özgürlüğüne kısıtlamalar getirdiği için kamuoyunda “Sansür Yasası” olarak anılmaktadır. Sosyal medya kullanıcılarına yönelik yaptırımlar içeren sansür yasasının temel amacı aslında Basın Kanunu’nda değişiklik yapmaktır. Bu kanun, 26 Mayıs 2022’de MHP ve AKP tarafından TBMM’ye sunulan kanun, oy birliğiyle kabul edilerek Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe girmiştir.

SANSÜR NEDİR?

Sansür, belirli içeriklerin, fikirlerin, haberlerin veya sanat eserlerinin yayılmasının engellenmesi veya denetlenmesi işlemidir. Bu işlem, genellikle devletler veya diğer otoriteler tarafından, toplumsal düzeni, güvenliği veya ahlaki değerleri korumak amacıyla uygulanır. Ancak, sansür aynı zamanda bireylerin düşünce ve ifade özgürlüğüne müdahale ettiği için, genellikle tartışmalı konular arasında yer alır.

SANSÜR YASASI NEDİR?

Sansür yasası, belirli içeriklerin, haberlerin, düşüncelerin veya sanat eserlerinin yayımlanmasını engellemek veya denetlemek amacıyla çıkarılan yasal düzenlemelerdir. Sansüe yasası, genellikle devletler veya yetkili otoriteler tarafından, toplumsal düzeni koruma, güvenliği sağlama, ahlaki değerleri muhafaza etme veya devletin otoritesini sürdürme gerekçeleriyle uygulanır.

Sansür yasası, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve bilgiye erişim gibi temel hakları sınırlayabilir. Bu durum, genellikle tartışmalara yol açar çünkü özgürce düşünme ve fikirlerin ifade edilmesi gerektiği savunması ile toplumsal düzenin ve güvenliğin korunması arasındaki dengeyi sağlamak oldukça zordur. Bu denge, sansür yasasının etkisiyle çoğu zaman zayıflayabilir bu da özgürlüklerin kısıtlanması endişelerine yol açar.

18 Ekim 2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 7418 sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, ifade özgürlüğüne ve düşünceyi açıklama hakkına getirdiği sınırlamalar nedeniyle halk arasında “sansür yasası” olarak anılmaya başlanmıştır. Sosyal medya kullanıcılarını hedef alan yaptırımlar içerdiği için bu isimle tanınmaktadır. Ancak, sansür yasanın esas amacı Basın Kanunu’nda değişiklik yapmaktır.

DEZENFORMASYON YASASINA KAMUOYUNDA NEDEN SANSÜR YASASI DENİLMEKTEDİR?

Kamuoyunda “Dezenformasyon Yasası” olarak bilinen 7418 sayılı “Basın Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, 18 Ekim 2022 tarihinde Resmi Gazete’nin 31987 sayılı nüshasında yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Dezenformasyon, yanlış bilgi yayma anlamına gelir ve genellikle gerçeği çarpıtarak halkı yanıltmayı amaçlar. Manipülasyon amacı güden bu tür bilgiler, genellikle kara propaganda olarak da adlandırılır. Özellikle dijital medya ortamlarında dezenformasyon hızla yayılmakta ve ciddi bir tehdit halini almaktadır.

7418 sayılı düzenleme, kamuoyunda tartışma yaratmaya başladığı günden itibaren yoğun bir şekilde eleştirilmiştir. Bir grup, bu düzenlemenin sansür olarak nitelendirildiğini savunurken, diğer bir kesim ise yasanın, devletin kamu düzenini koruma ve vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alma sorumluluğu doğrultusunda gerekli ve yerinde bir önlem olduğunu belirtmektedir.

Dezenformasyon Yasası’na kamuoyunda “sansür yasası” denmesinin temel nedeni, yasanın özellikle sosyal medya ve dijital platformlar üzerinden yayılan yanlış bilgi ve haberlerle mücadele amacı gütse de, bazı kesimler tarafından ifade özgürlüğüne yönelik ciddi kısıtlamalar getirdiği düşünülmesidir. 7418 sayılı yasa, dijital ortamda yanlış veya yanıltıcı bilgilerin yayılmasını engellemeyi hedeflerken, sosyal medya platformlarında içerik paylaşımı ve düşünce özgürlüğü üzerinde kısıtlamalar getirmektedir. Yasanın içeriğinde yer alan maddeler, bireylerin veya kuruluşların yanlış bilgi yaymakla suçlanmasını ve buna karşı cezai yaptırımlar uygulanmasını öngörmektedir. Ancak, bu tür düzenlemelerin nasıl uygulanacağı ve hangi kriterlere göre yanlış bilginin tanımlanacağı konusunda belirsizlikler ve endişeler bulunmaktadır. Bu da yasanın, ifade özgürlüğünü ve basın özgürlüğünü kısıtlayan bir araç olarak kullanılabileceği korkusunu doğurmuştur.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ İHLAL ETTİĞİNE DAİR ELEŞTİRİLER

Sansür yasası, ifade özgürlüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle birçok eleştiriye tabi tutulmaktadır. Eleştirmenler, bu tür yasaların, özellikle medya ve dijital platformlardaki içeriklerin denetimini artırarak, bireylerin düşüncelerini özgürce ifade etmelerini engellediğini savunurlar. Bu tür düzenlemeler, genellikle “yanlış bilgi” ve “dezenformasyon” gibi kavramların belirsiz tanımlanması nedeniyle, uygulamada keyfi ve sansürcü bir yaklaşımın önünü açmaktadır.

Eleştirmenler, sansür yasasının hükümete, medya ve dijital platformlar üzerindeki denetimi artırarak, bireylerin düşüncelerini özgürce ifade etmelerini zorlaştırdığını savunurlar. Özellikle sosyal medya kullanıcıları, kendilerini ifade ederken yanlış bilgi yayma suçlamasıyla karşılaşmaktan korkarak daha temkinli davranmak zorunda kalabilir çünkü yanlış bilgi yayma suçlamasıyla karşılaşma korkusu, bireyleri daha temkinli olmaya iter. Bu durum, özgür düşünce ve tartışmanın önündeki engelleri büyütür ve demokratik bir toplumda ifade özgürlüğüne ciddi bir tehdit oluşturur. Yasa, yanlış bilginin yayılmasını engellemeyi amaçlasa da, geniş tanımları ve belirsiz sınırları nedeniyle, ifade özgürlüğü hakkının ihlali olarak görülmektedir.

SANSÜR YASASI NEDİR

SANSÜR YASASI NEDİR

SANSÜR (DEZENFORMASYON) YASASININ BAZI ÖNEMLİ MADDELERİ

Sansür Yasası, bir çerçeve yasa olarak kabul edilmektedir. Çerçeve yasalar, mevcut kanunlarda değişiklik yaparak, yeni düzenlemeler ekleyen veya bazı hükümleri kaldıran yasalardır. 7418 sayılı Sansür Yasası da, başta Basın Kanunu ve Ceza Kanunu olmak üzere birçok yasada değişiklik yapmıştır. Sansür Yasası 40 maddeden oluşmaktadır.

Sansür Yasası’nın 29 maddesi: Sansür Yasası’nın 29. maddesi, Türk Ceza Kanunu‘na yeni bir madde ekler. Bu madde, “Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma” başlığı altında düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu’na eklenen Madde 217/A, halkı yanıltıcı bilgiyi yaymayı suç saymaktadır. Bu maddeye göre, halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak amacıyla, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığıyla ilgili gerçeğe aykırı bilgi yaymak, 1 ile 3 yıl arasında hapis cezasını gerektirir. Ayrıca, suçu kimliğini gizleyerek veya bir örgüt aracılığıyla işleyen kişiler için ceza, yarı oranında artırılmaktadır. Bu düzenleme, kamu düzeni ve güvenliğini korumayı amaçlayan bir önlem olarak getirilmiştir.

Bu suçun varlığından söz edebilmek için bazı belirli koşulların bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu şartlar şunlardır:

  • Gerçeğe aykırı bir bilginin yayılması,
  • Yayılacak bilginin kamu barışını bozma potansiyeline sahip olması,
  • Bu bilginin yalnızca halk arasında endişe, korku veya panik yaratma amacı taşıması.

Bu koşulların bir arada bulunmadığı durumlarda suçun işlenmiş olduğu kabul edilemez. Bu hüküm, Türk Ceza Kanunu’na eklenmiş olduğundan, suç işlendiği takdirde Türk Ceza Kanunu çerçevesinde yargılama yapılır ve cezalandırılır.

Sansür Yasası’nın 34. Maddesi: Sosyal medya platformlarının temsilcisinin, gerçek bir kişi olması durumunda, bu kişinin Türkiye’de ikamet eden ve Türk vatandaşı olması zorunlu hale getirilmiştir. Ayrıca, Türkiye’den günlük erişimi on milyonun üzerinde olan yurt dışı kaynaklı sosyal medya platformlarının, Türkiye’de temsilcilik açması ve içeriklerinin adli makamlarla paylaşılması gerekmektedir. Bu madde ile birlikte, içerik çıkarma kararlarının uygulanmaması durumunda sosyal medya platformlarına ciddi yaptırımlar getirilmiştir. Bu yaptırımlar arasında para cezaları, reklam yasakları ve bant genişliğinin daraltılması bulunmaktadır. Ayrıca, içeriklerin kaldırılması için platformlara dört saatlik bir süre tanınmıştır.

Sansür Yasası’nın 37. Maddesi: Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından yetkilendirilen işletmecilere, tüketici hakları, kişisel verilerin korunması, hizmet kalitesi, raporlama ve mali yükümlülükler gibi çeşitli yükümlülükler getirilmiştir. Bu madde ile en dikkat çekici düzenleme, anlık mesajlaşma uygulamaları (örneğin, WhatsApp, Telegram, Signal gibi) üzerinde yapılmıştır. Bu tür uygulamaların aktif bireysel ve kurumsal kullanıcı sayısı, sesli arama sayısı ve süresi, görüntülü görüşme sayısı ve süresi ile anlık mesaj sayılarının BTK’ya bildirilmesi zorunlu hale getirilmiştir.

TCK-217/A HALKI YANITLICI BİLGİLERİ ALENEN YAYMA SUÇU VE CEZASI

Türk Ceza Kanunu 217/A maddesi, halkı yanıltıcı bilgilerin yayılmasıyla ilgili düzenlemeler getiren bir kanun hükmüdür. Bu madde, özellikle dezenformasyon ve gerçeğe aykırı bilgilerin yayılmasına yönelik cezai yaptırımlar öngörür. Suçun amacı, toplumda panik yaratmak ve kamu düzenini bozmak olan yanlış bilgilerin yayılmasını engellemektir. Madde, gerçeğe aykırı bilgi yaymayı suç kabul eder ve bu suçu işleyen kişiye 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngörülür. Bu ceza, suçun ciddiyetine göre mahkeme tarafından belirlenir. Eğer suç, failin gerçek kimliğini gizleyerek veya bir örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenirse, ceza yarı oranında artırılır. Örneğin, anonim olarak veya bir terör örgütünün yönlendirmesiyle yapılan dezenformasyon, daha ağır bir cezaya yol açabilir.

TCK 217/A maddesi, halka yanıltıcı bilgilerin yayılmasını suç sayar. Suçun oluşabilmesi için şu şartlar gereklidir:

  • Gerçeğe aykırı bir bilginin yayılması,
  • Yayılacak bilginin kamu barışını bozma potansiyeline sahip olması: Yayılan bilgi, halkın huzurunu tehdit edecek şekilde kamu barışını bozmaya elverişli olmalıdır.
  • Bu bilginin yalnızca halk arasında endişe, korku veya panik yaratma amacı taşıması: Bilgi, halk arasında korku, endişe veya panik yaratmayı amaçlamalıdır.

Bu şartların gerçekleşmesi durumunda suçun oluştuğundan söz edilir.

YANILTICI BİLGİNİN KAPSAMINA DAİR ELEŞTİRİLER

Yanıltıcı bilginin kapsamına dair yapılan eleştiriler, bu tür bilgilerin tanımının belirsiz ve geniş tutulmasının, ifade özgürlüğünü tehdit etme potansiyeli taşıdığına dikkat çeker. “Yanıltıcı bilgi” tanımının çok geniş olması, farklı görüşlerin ve toplumsal eleştirilerin yasaklanmasına yol açabilir. Özellikle, kamu düzenini bozmaya elverişli olduğu iddia edilen her türlü bilgi, yanıltıcı olarak kabul edilebilir ve bu da bireylerin veya grupların sesini duyurmasını engelleyebilir. Ayrıca, sansür yasası siyasi iktidar tarafından, muhalefeti susturmak veya eleştirileri bastırmak amacıyla keyfi bir şekilde kullanılma riski bulunmaktadır.

Teknolojik gelişmeler ve sosyal medyanın etkisiyle yanıltıcı bilgilerin yayılması hız kazanmıştır. Yapay zeka destekli ‘Deepfake’ gibi teknolojiler, gerçeklikten ayırt edilemeyen sahte video ve sesler oluşturabilmektedir. Sosyal medya platformları, paylaşımların hızlı bir şekilde yayılmasını sağlayarak yanlış bilgilerin hızla çoğalmasına olanak tanımaktadır. Araştırmalar, yanlış bilgilerin doğru bilgiden çok daha hızlı yayıldığını ortaya koymaktadır. Bu durum, toplumun yanlış bilgilendirilmesi ve manipülasyon riskini artırmaktadır.

Yanıltıcı içerikler, siyasi, ekonomik ya da sosyal amaçlarla kasıtlı olarak yayılarak geniş kitlelere ulaşabilir. Özellikle seçim gibi kritik zamanlarda bu tür bilgilerin etkisi büyük olabilir. Bu bağlamda devletlerin yanıltıcı bilgilere karşı alacağı önlemler, ifade özgürlüğü sorunlarını gündeme getirmektedir.

İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ VE ANAYASANIN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ TANIMLARI VE TCK-217/A

İfade özgürlüğü, hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) hem de Türk Anayasası tarafından temel bir hak olarak kabul edilmektedir. AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde, bireylerin düşünce ve kanaatlerini açıklama özgürlüğüne sahip olduklarını belirtir, ancak bu özgürlük, kamu düzeni, güvenliği ve başkalarının haklarının korunması gibi meşru gerekçelerle sınırlanabilir. AİHM, sınırlamaların yalnızca demokratik toplumda gerekli ve orantılı olmasını vurgular. Benzer şekilde, Türk Anayasası’nın 26. maddesi de ifade özgürlüğünü güvence altına alır ve bu özgürlüğün yalnızca halkın huzurunu, kamu düzenini ya da sağlığı koruma amacıyla sınırlanabileceğini belirtir.

Ancak, Türk Ceza Kanunu’nun 217/A maddesi, halkı yanıltıcı bilgilerin yayılmasını suç sayarak, ifade özgürlüğü ile çelişen bir düzenleme getirmektedir. Bu madde, gerçeğe aykırı bilgilerin toplumda korku ve panik yaratma amacıyla yayılmasının cezalandırılmasını öngörür. Ancak, yanıltıcı bilginin ne olduğunun tanımlanmasındaki belirsizlik ve bu bilgilere karşı yapılan cezai müdahaleler, ifade özgürlüğü hakkının gereksiz yere kısıtlanmasına yol açabilir. Bu durum, devletin düzeni koruma amacı ile bireysel hakların korunması arasında bir denge kurma gerekliliğini ortaya koyar.

SANSÜR YASALARININ GELECEKTE YARATABİLECEĞİ PROBLEMLER

Sansür yasasının geleceği, bireysel ve toplumsal bilinç, çoğulculuk ve demokrasi kültürünün varlığına ve gelişimine bağlıdır. Sansür yasası, ifade özgürlüğünü engelleyebilir ve demokrasinin işleyişine zarar verebilir. Uluslararası ve içsel krizler, otoriter eğilimlerin artmasına yol açarak temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına neden olabilir. Bu durum, demokratik süreçlerden sapmaya ve sorunlara çözüm bulmak için özgür düşünce ve fikir üretiminin engellenmesine yol açar.

Sansür yasası gelecekte, ifade özgürlüğü ve demokratik hakların ciddi şekilde kısıtlanmasına yol açabilir. Bu tür yasalar, özellikle medya ve sosyal medya üzerindeki denetimi artırarak, halkın doğru ve çeşitli bilgilere ulaşma hakkını tehdit edebilir. Kısıtlamalar, basının bağımsızlığını zayıflatabilir, eleştirel sesleri susturabilir ve toplumsal çeşitliliği engelleyebilir. Ayrıca, sansürün uygulama biçimi belirsiz olduğunda, hükümetler ya da otoriteler, kendilerine karşı eleştiri ya da muhalefeti bastırmak için “yanıltıcı bilgi” gibi geniş ve belirsiz kavramları kullanabilir. Bu durum, toplumda bilgiye dayalı karar alma süreçlerini zorlaştırabilir, halkın güvenini zedeler ve kutuplaşmayı artırabilir. Son olarak sansür yasası, bireylerin dijital haklarına ve gizliliğine zarar vererek, çevrimiçi gözetim ve sansür uygulamalarını artırabilir, bu da özgür düşüncenin engellenmesine yol açabilir.

SANSÜR (DEZENFORMASYON) YASASININ OLUMLU YANLARI

Sansür Yasası’nın (Dezenformasyon) olumlu yanları, özellikle yanlış bilgi ve dezenformasyonun hızla yayıldığı dijital çağda, toplumu yanıltıcı içeriklerden koruma amacına yönelik bazı avantajlar sağlayabilir. Sansür yasası halkı yanıltıcı gerçeğe aykırı bilgilerle manipüle etmek isteyen kişiler ve gruplara karşı bir engel oluşturabilir. Ayrıca, devletler ve yetkililer, toplumun güvenliğini ve düzenini sağlamak amacıyla halk arasında panik yaratabilecek yanlış bilgilerin yayılmasını engellemeyi amaçlayabilir.

Bunun yanında, sosyal medya platformları ve diğer dijital araçlar üzerinden yapılan kötü niyetli içeriklerin yayılmasının önüne geçilmesi, kamusal alanda bilgi güvenliğini artırabilir. Özellikle seçim dönemlerinde yanlış bilgilerle seçmenlerin manipüle edilmesinin engellenmesi, demokrasi için önemli bir adım olabilir. Aynı şekilde, halk sağlığı ve güvenliği ile ilgili yanlış bilgilendirme ile mücadele etmek, toplumun genel sağlığını koruma açısından da faydalı olabilir.

ÖRNEK YARGITAY KARARLARI

“Davacı vekili, müvekkilinin …. Sabah Gazetesi’nin süreli yayın sahibi olduğunu, davalı şirketten hosting hizmeti aldığını ve “http://….” adı altında şirketin aracılığı ile servis hizmeti aldığını, davalının, müvekkiline paranın ödenmesi konusunda hizmet karşılığı olacak şekilde fatura kesmeyip ihtar çekmeden hizmetini durdurduğunu, siteye ulaşılmak istendiğinde ‘Bu hesap geçici olarak durdurulmuştur. Lütfen hosting hizmet sağlayıcınıza başvurunuz’ ibaresinin çıktığını, müvekkilinin gazetesinin 64 yıllık yayın hayatı boyunca ilk defa sansürle karşılaştığını, davalı tarafın davranışının Anayasaya göre bir suç, hukuk sistemine göre haksız fiil olduğunu, basın hürriyeti ve özgürlüğü, vatandaşın haber alma özgürlüğünün ortadan kaldırıldığını ileri sürerek, ….000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; olayda davacının kişilik haklarına saldırı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.”

(23. Hukuk Dairesi 2013/3854 E. , 2013/4733 K.)

Basın hürrriyeti Anayasamızın 28. maddesinde; “Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz. Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır. Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27’nci maddeleri hükümleri uygulanır…” şeklinde düzenlenmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “İfade özgürlüğü” başlıklı 10. maddesinin 1. fıkrasında ifade özgürlüğünün korunmasını, 2. fıkrası ise ifade özgürlüünün kullanılması üzerindeki kısıtlama sistemini düzenlemektedir. Her ne kadar 10. madde basın özgürlüğünden açıkça sözünü etmiyorsa da, AİHM, bu maddede ele alınan özgürlüklerin kullanılması bakımından basına özel statü tanıyan bir dizi ilke ve kuralı ortaya çıkaran kapsamlı bir içtihat hukuku geliştirmiştir. Temel hak ve özgürlükler arasında düşünce ve kanaat açıklama özgürlüğünün önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu özgürlüğün kullanılabilmesinin en önemli ve etkin yollarından birisi basındır. Basın özgürlüğü; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.

Düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğü, onu kullananlar açısından olduğu kadar gerçekleri öğrenmek özgürlüğüne sahip kişi ve kitleler açısından da temel hak niteliğindedir. (Centro Europa 7 S.R.L. ve Di Stefano, § 131)Bir gazetecinin, bir başkasının ileri sürdüğü bir iddianın yayılmasına yardım ettiği için cezalandırılması basının kamu yararına ilişkin konuların tartışılmasına katkısını ciddi biçimde engeller; özel olarak güçlü nedenler olmadığı sürece, bu tür bir cezalandırma düşünülmemelidir. Gazetecilerin, başkalarına karşı hakaret veya provokasyon gibi görülebilecek ya da başkalarının şöhretlerine halel getirebilecek bir alıntıyı yaparken söylenenle aralarına sistematik ve formel biçimde mesafe koyması gerektiği yolunda genel bir talep, basının güncel olay, fikir ve kanaatler konusunda bilgi vermeye ilişkin rolü ile bağdaştırılamaz (Jersild-Danimarka, 1994; Thoma-Lüksemburg, 2001)

İfade özgürlüğü kapsamının sadece hoş karşılanan görüşlerin değil rahatsız edici görüşlerin açıklanmasını da kapsadığı ve basının kamu denetçisi rolünü gerçekleştirirken abartıcı hatta provoke edici olabileceği, basın mensuplarının tekrar ettikleri iddialarından kendilerini ayrık tutma konusunda genel bir yükümlülük yüklenemeyeceği gözetilmelidir. (AİHM- THOMA/LÜKSENBURG29.03.2001)
Soruşturmanın gizliliğini basının ihlal edebileceğine dair başvuru konusu olayda ise; devam etmekte olan bir tazminat davasının soruşturmasının gizliliğini bir basın toplantısı sırasında ihlal eden gazetecinin mahkum edilmesinin ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmiştir.(AİHM-WEBER/İSVİÇRE-22.05.1990)

Tüm bu açıklamalar ışığında,sanık … …’nun isim belirtmeden köşe yazısında bahsettiği hususların basın özgürlüğü çerçevesinde, halkın haber alma hakkını sağlamak amacına yönelik olup haber verme sınırları içerisinde kaldığı, sanık …’ın ise katılanlar hakkında suç isnadında bulunduğuna dair dosyada bir delil olmadığı, yapıldığı iddia olunan basın açıklamasına dair bilgi veya belgenin de dosya arasında yer almadığı, sanık … …’un ise gazete haberi sonrası resen başlatılan soruşturma sırasında beyanının alındığı, işlemediğini bildiği halde katılanlar hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını sağlamak yada idari yaptırım uygulanmasını sağlamak kastı ile hareket ettiğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, sanıkların unsurları itibariyle oluşmayan müsnet suçtan ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesi yerine yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması,

Yasaya aykırı, sanık … müdafi, sanık … … ve sanık …’un temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.10.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

(8. Ceza Dairesi  2020/4658 E.  ,  2020/16899 K.)

SIKÇA SORULAN SORULAR

Sansür yasası ne demek?

Sansür yasası, belirli içeriklerin kamuya açıklanmasını veya dağıtılmasını engellemek amacıyla çıkarılan yasaları ifade eder. Sansür yasası genellikle devletin veya diğer güçlü aktörlerin, belirli fikirlerin, haberlerin, sanat eserlerinin, yayınların veya iletişim biçimlerinin denetlenmesini sağlar. Sansür yasası toplumsal düzeni koruma, güvenliği sağlama, ahlaki değerlere uygunluk gibi gerekçelerle uygulanabilir. Sansür yasası, ifade özgürlüğü gibi temel hakları kısıtlayarak bilgi akışını denetlemeye yönelik bir araç olarak kullanılabilmektedir.

Örnek olarak, bir sansür yasası, siyasi içeriklerin, şiddet içeren görüntülerin, müstehcen materyallerin veya devletin hoşlanmadığı fikirlerin yayılmasını engelleyebilir. Bu tür yasalar, toplumda belirli fikirlerin ya da görüşlerin yayılmasını sınırlayarak, devletin ideolojik veya politik hedeflerine ulaşmayı amaçlayabilir. Ayrıca sansür yasası. 18 Ekim 2022’de Resmi Gazete’de yayımlanmış ve yürürlüğe girmiştir.

Sansür uygulamasının amacı nedir?

Sansür uygulamasının amacı, genellikle toplumsal düzeni korumak, güvenliği sağlamak, ahlaki değerlere uygunluk sağlamak veya belirli ideolojik ve politik hedeflere ulaşmaktır. Devletler veya otoriteler, sansür yoluyla belirli içeriklerin yayılmasını engelleyerek, toplumu “zararlı” veya “tehlikeli” olarak kabul edilen fikirlerden, görüntülerden veya haberlerden korumayı hedefler.

Sosyal medyada sansür ne demek?

Sosyal medyada sansür; bir platformda paylaşılan içeriklerin, ifadelerin veya görüşlerin, platform yönetimi veya devlet gibi otoriteler tarafından engellenmesi, kaldırılması veya sınırlandırılmasıdır. Bu sansür şiddet, nefret söylemi, yanlış bilgi, müstehcenlik veya devletin politikalarına aykırı görüşler gibi çeşitli sebeplerle uygulanabilir.

Sansür konusu nedir?

Sansür konusu, belirli içeriklerin, ifadelerin veya yayınların engellenmesi, kısıtlanması veya düzenlenmesiyle ilgilidir. Bu uygulama, genellikle toplumun ahlaki değerlerini koruma, güvenliği sağlama veya devletin politik hedeflerine ulaşma amacı güder. Sansür, ifade özgürlüğü ile toplumsal düzen arasındaki dengeyi kurmaya çalışırken, aynı zamanda bireylerin düşüncelerini özgürce ifade etme hakkını sınırlayabilir. Sansür, özellikle ifade özgürlüğü ile çatışan bir konu olmuştur çünkü bireylerin düşüncelerini ve görüşlerini özgürce ifade etme hakkını kısıtlayabilir. Bu konu, medya, sanat, eğitim ve sosyal medya gibi birçok alanda uygulanabilir. Sansür yasası, toplumu zararlı içeriklerden koruma amacı güderken, bireysel hakları ihlal edebilir.

Sosyal medyada sansür nedir?

Sosyal medyada sansür, kullanıcıların paylaştığı içeriklerin, platform yönetimi veya dış otoriteler tarafından engellenmesi, silinmesi veya kısıtlanmasıdır. Bu sansür, genellikle topluluk kurallarına, yasal düzenlemelere veya platformun politikalarına aykırı içerikler nedeniyle uygulanmaktadır.

Şeymanur Güney

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment